
Hüseyin Özkök
03 Ekim 2005
Karadeniz
Denizdir Kah Uslu Kah Delidir !
Yıllar önce Cem Karaca'nın söylediği
bu şarkı İlyas, Temel, Süreyya adlı üç Karadenizli gencin
hikayesini anlattığı kadar aslında Karadeniz'in karakterini
de anlatır. Karadeniz öyle bir denizdir ki, bazen deli dalgaları
vardır ve bu deli dalgalar Karadeniz insanını kendine alır
ama bazen de pırıl pırıldır sakindir seyrine doyum olmaz.
Her şeyden önemlisi Karadeniz tertemiz bir denizdir kirlilik
yoktur ve mert dürüst tertemiz Karadeniz insanının yapısını
da simgeler.
Ancak, bu güzel denizin adını taşıyan bir futbolcu ne yazık
ki Karadeniz insanının yapısına tamamıyla ters düşecek bir
olaya karıştı. Gökdeniz Karadeniz'in bahis şikesi olayına
gelmek istediğimi hemen anlamış olmalısınız. Gökdeniz olayını
irdelemeden dilerseniz biraz gerilere dönelim ve iki benzer
olay ile bunların uygulamalarına bakalım.
Hatırlanacağı gibi birkaç yıl önce Tuncay Özkan DGM kayıtlarını
ele geçirmiş ve Ali Fevzi Bir'in organize ettiği bahis-şike
olaylarını belgelemişti Bu belgeler de bir çok antrenör ve
hakemin adı geçmekteydi. Ancak ne yazık ki olayın üzerine
bir bardak soğuk su içildi. Sadece göstermelik bir kurban
seçildi (Sadık İlhan) o da kısa bir süre cezaevinde kaldıktan
sonra çıktı ve normal yaşamına devam etti. Adı geçen diğer
kişiler de bugün ligler de hiçbir şey olmamışçasına görev
yapmaya devam etmekteler.
Bu olay bir şekilde kapatıldıktan ve hiç kimseye dişe dokunur
bir ceza verilmemesinden sonra bu tip "organizasyonların"
süreceği herkes tarafından bilinmekteydi. Yani ortaya yeni
çıkan hiçbir şey sürpriz olmadı kimseye.
Bu yılın başlarında bir olay da Almanya'da yaşandı. 19 Ocak
günü Alman Futbol Federasyonu DFB'ye bir ihbarda bulunuldu.
Bu ihbar da hakem Robert Hoyser'in maçları bahis oyunu için
yönlendirdiği belirtilmekteydi. DFB hemen olayı değerlendirmeye
aldı ve üç gün sonra soruşturma açtı. En büyük delil olarak
Hoyser'in yönettiği 21 Ağustos 2004 de oynanan Paderborn-Hamburg
kupa maçı gösterilmekteydi. Gerçekten Hamburg o gün bölgesel
lig de oynayan rakibine karşı rahat kazanabileceği maçı Hoyser'in
yoktan var ettiği iki penaltı ve haksız yere atılan bir futbolcusu
(Mpenza) nedeni ile 2-0 öne geçtiği halde 4-2 kaybetmişti.
Bu sonuç aynı zaman da teknik direktör Klaus Topmöller'in
de işine son verilmesine neden olmuştu.
Açılan soruşturmanın hemen ardından 26 Ocak günü DFB savcılığa
suç duyurusunda bulunarak adaleti de devreye soktu. Hemen
ertesi gün Robert Hoyser maçlar da oynan bahse göre yönlendirmeler
yaptığını itiraf etti ve Hırvat mafyası ile işbirliği yaptığı
ortaya çıktı. Ayrıca Paderbornlu bazı futbolcuların da Hırvat
mafyasından bu maç için para aldığı belirlendi. Hemen akabinde
12 Şubat da Hoyser tutuklandı. Hoyser'in yakalanana kadar
çeşitli maçların yönlendirmesinden 50 bin Avro para kazandığı
da anlaşıldı. Bunun yanında savcılık 6 kulüp 10 maç ve hakem
futbolcu mafya 25 kişinin bu olayla ilgisi olduğunu ortaya
çıkardı. 25 Şubat da Robert Hoyser daha sonra kefaletle savcılık
itirazına rağmen serbest bırakıldı. Bu olay açığa çıkar çıkmaz
DFB Robert Hoyser'in yaşam boyu Alman Federasyon Kurulları'n
da görev almasını yasakladı hakemliğini de bitirdi. Ayrıca
üyesi olduğu Herta Berlin de ki kulüp üyeliğine de son verildi.
Şimdi Almanya'da herkes 18 Ekim de ki mahkemeyi bekliyor.
Özellikle savcılığın bulduğu delillerin boyutu merak konusu.
DFB bu kadarla kalmadı ve kupadan haksız şekilde elenen Hamburg'a
2 milyon Avro tazminat ödenmesine karar verdi.
Görüldüğü gibi Türkiye'de ve Almanya'da cereyan eden 2 benzer
olay ve iki ülke de yapılan uygulamalar fazla söze gerek bırakmıyor.
Bu farklı uygulamanın sonucunda da Türkiye'de bu tip durumların
hala var olduğu Gökdeniz Karadeniz olayı ile belgelendi. Bunun
yanında Hırvat ve Balkan mafyasının da bu işin içinde olduğu
açığa çıktı. Birkaç gün önce de Brezilya'da 4 hakemin bahis
şikesi yaptığı ortaya çıktı ve bu mafyanın nerelere kadar
uzandığının bir göstergesi oldu.
GÖKDENİZ'İN YAPTIĞI SADECE BASİT BİR
HATA MI?
Şimdi hemen Gökdeniz Karadeniz olayına
dönelim. Bu olay ortaya çıktığından beri ülkemiz de artık
standart haline gelmiş "yolsuzlukları örtbas etme"
operasyonu devreye sokuldu. Her ne kadar TFF olayın üzerine
gidiyor gibi gözükse de aslında onlar biran önce olayın kapanması
için uğraştılar. Öyle ki Gökdeniz Karadeniz'in bu olayların
içinde olduğu gün gibi aşikarken "henüz ifadesi alınmadı
kılıfı" uydurularak tedbirsiz olarak ceza kuruluna verildiği
gibi, şike yapmış ve şikeye başkalarını teşvik etmiş (Bkz:Ali
Şen Kandil'in Telegol'de ki açıklamaları) bir futbolcu Milli
Takım'da yani bu ülkenin bayrağını temsil eden takımında ödül
verilmişçesine oynatıldı. Bu başlı başına bir skandaldır.
Türk Spor Medyası'n da kendi akrabaları bu tip işlere bulaşmış
bazı medya mensupları ve bazı spor yazarları bu olayı bir
gençlik hatasına indirgemeye çalışmaktalar. Onlara göre Gökdeniz
sadece basit bir hata işlemişti ve tabi ki cezasını çekmeliydi!
Tabi onların ceza standardı 2 bilemedin 3 ayla sınırlıydı.
Bu olay TFF 2. Başkanı Hasan Doğan'ın dediği gibi kesinlikle
25 yaşında genç bir adamın yaptığı basit bir hata değildir
kaldı ki hata olarak nitelendirilemez de. Bu olay tamamen
planlı düşünülmüş bilinçli yapılmış organize bir suçtur. Hata
bilinçsizce yapılan bir olgudur. Bırakın ceza kuruluna tedbirli
vermeyi TFF Gökdeniz hakkında savcılığa DFB'nin Hoyser için
yaptığı gibi suç duyurusunda bulunmalı ve lisansını hemen
askıya almalıydı. Ayrıca Trabzonspor'da bu futbolcunun kontratını
hemen feshetmeliydi. Gökdeniz son maçta olduğu gibi değil
tünelden maç seyretmek Avni Aker Stadı'nın önünden bile geçememeliydi.
Gökdeniz Karadeniz ve daha kimler bu işin içindeyse bu işlenen
suç için en ağır ceza neyse ona çarptırılmalıydı. Her kim
ne kadar büyük futbolcu ve milli futbolcu olursa olsun şike
yapma özgürlükleri yoktur. TFF Merkez Ceza Kurulu klasik bir
eyyam yaparak 10 ay gibi komik bir ceza ile Gökdeniz'in çok
daha ağır olan suçunu resmen hafifletmiştir. Bu ülke de artık
asla ve asla bu tip olayların önüne sporcular, hakemler bazında
geçemezsiniz. Bu ceza ibreti aleme ders olmalıydı eğer futbol
hayatı bitirilecekse bitirilmeliydi, tıpkı Robert Hoyser'in
hakemlik hayatının ve spor camiası ile her türlü ilişkisinin
bitirildiği gibi.
Şu bir gerçek ve bir kez daha belgelendi ki bu Türkiye'de
hiçbir yere varılamaz.
Bir
başkadır benim yöneticim 17 Eylül
2005
Naklen
yayın kriterleri 11 Ağustos 2005
İstanbul'da
gözden kaçan bir toplantı!!!
25 mayıs 2005
Günaydın
Türk Medyası
Hepiniz
Kına Yakın Emi
Ersun
Yanal
Legal
Şike
Tan
Sağtürk Dünya Futbolunda Homoseksüellik tartışmaları
Türk
Futbol Seyircisi |