sin Sulun ile röportaj
Hüseyin Özkök                         31 Ekim 2004
Türk Futbol Seyircisi

Türkiye'de futbol sevgisi konusu açıldığında "Türkiye'de futbol çok seviliyor Türk insanı futbol aşığı vb." gibi klişeleşmiş sözler vardır. Ancak son günlerde sıklıkla Türkiye'de futbolun geri gittiği, tribünlerde seyirci olmadığı İngiliz üçüncü liginin seyirci ortalamasının Türkiye Süper Ligi ile neredeyse aynı olduğu anlatılıyor. Gerçekten de Türk insanı acaba futbolu seviyor mu ? Yoksa Türk futbol seyircisi sadece başarıyı mı seviyor ? Esas sorulması gereken soru budur ülkemizde.
Türkiye'de özellikle gerçek anlamda futbolu futbol olduğu için seven insan sayısı hiç çoğunlukta olmadı ve bu ortalama da her geçen yıl daha da düştü. Öyle ki artık 3 Büyükler'in Anadolu takımları ile yaptıkları maçlar bile dolmuyor.
Her ne kadar Türk ekonomisinin statların boş olmasında etkisi varsa da bunu sadece ekonomiye bağlamak kolaya kaçmak olurdu. Bu durumun insanların neredeyse tamamıyla başarıya endekslenmesinden kaynaklanıyor.
Halbuki Avrupa'da ve Güney Amerika ülkelerinde insanlar gerçekten futbolu sevdikleri için maçlara gidiyorlar. Bırakın birinci ligleri ikinci üçüncü lig maçları 20-30 bin seyirciye oynanıyor. Çünkü bu insanlar futbolu seviyorlar ve oturdukları şehrin yada kasabanın takımını canlı seyrederek bu zevklerini tatmin ediyorlar. Başarı gelirse daha da mutlu oluyorlar gelmezse de onlar yine de gidip seyrediyorlar. Tabi ki mutlaka bu ülkeler dede o ülkenin sosyal yapısına göre başarısızlıklarda tepki gösterenler de çıkıyor. Ama temel felsefe futbolu futbol için seyretmek.
Peki ülkemiz de seyirci başarı halinde stada geldiğine göre nasıl olacakta "süperler süperi" ligimizde takımlar başarılı hale gelecekler. İşte tam burada da ülke gerçekleri karşımıza çıkıyor. Bu takımlara TV gelirleri dışında kim destek verecek bu desteğin boyutları ne olmalı ? Tüm büyük firmaların başta İstanbul olmak üzere büyük şehirler de konuşlandığı bir ülkede kendi şehrinin takımına mesela bakkal mı sponsor olacak ? Hadi oldu diyelim. Bunun boyutu takımın günlük masraflarını karşılamaktan öteye
gidebilir mi ? Kaldı ki büyük şehir dediğimiz Ankara ve İzmir takımlarının durumları ve seyirci sayıları ortada. Türkiye'nin saygın kuruluşu Beko Beşiktaş dışında herhangi bir takıma sponsor olmuyor ama İngiltere'de sıradan bir takım olan Millwall'un sponsoru olabiliyor. Neden ? Çünkü İngiltere'de tüm lig maçları aynı anda TV den canlı veriliyor o takımın seyircisi maçlara gidiyor ve insanların alım gücü yüksek ama herhangi bir Anadolu takımı yılda sadece 3 Büyük ile oynadığında televizyona çıkabiliyor stadı dolmuyor insanlarının alım gücü sınırlı ve artı olarak futbol dışı etkenler duruma hakim. Ancak alım gücü ne kadar düsük olsada insanlar cep telefonuna para verdiğinden ligimiz Turkcell ve Avea'nın cep telefonu ligine dönüşüyor. Bu da işin başka bir boyutu.
Hemen bu bağlamda mesela Almanya'ya dönersek bakıyoruz ki sanayi, istihdam, şirketler ülkenin tamamına yayılmış. Her şehirde büyük firmalar var ve büyük firmalar kendi şehirlerinin takımlarını destekliyor (Volkswagen-Wolfsburg, TUI-Hannover örneğin) zaten futbolu futbol için seven seyirci de gelince statlar doluyor takımlar mali yapısını düzeltebiliyor. Ama bir yandan da yılda 79.000 seyirci ortalaması ile seyirci istatistiklerinde Avrupa'nın ilk sırasında bulunan Dortmund 150.000.000 € borçla kötü günler geçirebilmekte buda futbol takımlarını iyi yönetmenin ne kadar önemli olduğu gerçeğini karşımıza çıkarıyor. Yani durumlar karmakarışık.
Sonuçta en önemli şey futbolu ve sporu spor olduğu için sevmek eğer bu insanlar futbolu gerçekten sevip statları futbol için doldururlarsa devlet ve federasyon futbol dışı unsurlara set çekerse yöneticiler sadece ve sadece başarıya endekslenmezlerse hem kulüpler hem futbolumuz kurtulur. Yoksa daha çok uzun yıllar aynı şeyleri dinler dururuz.

Tan Sağtürk Dünya Futbolunda Homoseksüellik tartışmaları >>>


/p>








 

Search Engine Optimization and Free Submission