|
Futbol Kültürü....Futbol
Takım Kaptanı..
Futbol Kültürü...
Metin Tükenmez
Marcel Desaily'den
Kaptan Bülent'e... ____
Spor haberleri ,spor yazarları farklı yorumlarla
bu sayfalarda .
İthaki Yayınları’nın yeni
yıl ile birlikte çıkardığı ‘Futbol Kültürü’ dizisinin ikinci
kitabı ‘Kaptan’ yaklaşık 15 gündür piyasada.
Fransa Ulusal Takımı’nın Gana asıllı kaptanı Marcel Desailly’nin
anılarını içeren, fotoğraflar hariç 339 sayfalık bu kitabı
iki solukta okudum. Okurken keyf alıyor, sanki çok yakından
tanıdığınız dostlarınızla sohbet ediyorsunuz.
Fransa Ulusal Takımı ile Dünya ve Avrupa şampiyonu olan Kaptan
Desailly’nin Marsilya, Milan ve Chelsea’de geçirdiği günlerle
de bir nostalji yaşıyorsunuz.
Futbol Kültürü adlı Kitapta futbola ve futbolun içinde var
olan tüm unsurlara ilginç göndermeler var. Ama en ilginci
de; Galatasaray gibi Avrupa şampiyonu olmuş bir takımın yıllardır
kaptanlığını yapan, sahadaki davranışlarını bir türlü kontrol
altına alamayan, futbolu bırakacak yaşa gelmesine karşılık
hâlâ rakiplerini açmaza düşürüp, kuraldışı kazanımlar peşinde
koşan, hakemleri ve tribünleri aldatmaya kalkan Bülent Korkmaz’ın
kulağına küpe olacak sözleridir.
İsterseniz sözü fazla uzatmadan Kaptan Marcel Desailly’e kulak
verelim:
Futbola ve futbolculara...
‘Profesyonel futbolda, yükselme yalnızca sportif anlamda değildir,
özellikle bir sosyal başarı mücadelesidir’,’utanmazlık ve
saflığın bir arada olduğu profesyonel futbol dünyasında, bazen
başka bir gezegende yaşadığınızı zannedersiniz, gerçeklerden
koparsınız, ama sonunda bir gün o gerçekler suratınıza çarpar’,
‘Futbol insanları yaşlandırır.
Futbolcular daha 15 yaşındayken olgun insanlar olurlar.
Otuzlarına geldiklerinde neredeyse emeklilere dönerler’, ‘Futbolun
hayalperestlere merhameti yoktur’.
‘Sözleşmesi devam eden bir oyuncunun transferi üç topla oynanan
bilardo gibidir’, ‘İsimleri Maldini ya da Costacurta olsa
da, şampiyonlar sürekli kendilerini zorlamalıydılar.
Bazıları zaten eşi görülmemiş bir öz disipline sahipti’, ‘Anelka,
büyük bir forvet olmak için gereken tüm özelliklere fazlasıyla
sahip.
Yalnızca çok çalışması gerek. Başarı ancak çalışarak gelir.’
Transferlere ve gençlere...
‘Yeni gelen oyuncular hepimizin beklentilerine karşılık verebilmek
için takımını sırtlamalı, ona maç kazandırmalıydı.
Aksi halde ortaya koyduğu vasat oyundansa, aldığı parayı daha
fazla sorun edecektik’, ‘genç oyuncular bir kozanın içinde
yaşadıklarından, sürekli gözler önünde olduklarından kendilerini
idare etmeye hazır değillerdir.’
Teknik adam ve Yöneticilere...
‘Eğer antrenör yaptırmayı bilirse, antrenman çocuk futboludur,
oyuncunun içinde yeniden, azar azar uyanan, futbol oynama
zevkidir’, ‘Bir antrenörün kalitesi oyunculuk kariyeriyle
ölçülemez, Michael Platini zamanında Euro 92’de yaşanan başarısızlıktan
sonra, Fransa bunu daha iyi anlamalıydı’, ‘Kulübün İtalyan
futbolundaki yeri ve başkanın kişiliği sizi mükemmel olmaya
mecbur bırakır.
Kulüp yeni gelenlerin psikolojik profilini araştıracak kadar
imajına önem verir’, ‘Berlusconi, takımın önde gelen oyuncularından
çok da ünlü olmayan oyuncularına kadar herkese saygılıydı.
Bizimle sanki eski dostlarıylaymışçasına şakalaşırdı.
Capello ve teknik ekibe ait soyunma odasına asla girmezdi.
Berlusconi, insanlara ve görevlerine saygılıydı, herkesin
ve kendisinin yerini bilirdi, bir de hatalı yargılarını kabul
etmeyi.’
Taraftara ve derbilere...
‘Marsilya’nın toplumsal bağlamında bazı taraftarlar için futbolun
ne ifade ettiğini anladım.
Olympique Marseille onun hayatıydı, onun gururuydu, işsizlik
sigortasının büyük bir kısmını Olympique Marseille’e harcıyordu.
En küçük bir başarısızlık, onu zalim gündelik yaşamın belirsizliğiyle
baş başa bırakacaktı. ‘İşte gereğinden fazla para kazanan
lejyonerler’ diye suçladığı oyunculara duyduğu öfkenin altında
yatan temel neden buydu’, ‘derbiler; oyuncuları, taraftarları,
yöneticileri bir çatı altında kenetler, herkes hedefe kilitlenir.
İnsanları böylesine kenetleyen ve kendi zayıflıklarını unutturan
bunun gibi başka bir şey daha yoktur’.
Ve kaptanlara...
‘Kaptanlığa getirileceğim Euro 2000’den itibaren sürekli olarak
basının gündeminde yer alıyordu.
Bu konu hakkında uzun uzun düşünmüştüm. Bu görevin altından
kalkıp kalkamayacağımı, çok sorguladım. Milli takıma daha
fazla emek verebilecek miydim?
Sponsorların, basının, takım arkadaşlarımın tüm taleplerine
karşılık verecek kadar sabırlı olup, hepsine yeteri kadar
zaman ayırabilecek miydim?
Davranışlarıma çeki düzen vermem, ağzımdan çıkanlara daha
fazla dikkat etmem ve diplomasi konusunda daha fazla mesafe
kat etmem gerekiyordu.
Ayrıca eskisi gibi şamata yapmam söz konusu bile olamazdı.
Kaptan örnek bir kişi olmalıydı, ne çok ciddi ne de çok şamatacı...
Bu çok yönlü bir görevdi, başlama vuruşundan önce hakemi selamlamak
ve takım arkadaşlarını yüreklendirmekten ibaret değildi.
Teknik direktörle taktik üzerine konuşmak, gazetecilerin sorularını
yanıtlamak, maç primleri reklam gelirleri ve sözleşmeler için
pazarlık yapmak, yönetimle ilgili sorunları çözmek için aracılık
yapmak, takım içi dengeyi gözetmek...’.
Anlaşıldı mı kaptan Bülent Korkmaz?
Futbolcu ve kaptan nasıl olunuyormuş, merak ediyorsanız Marcel
Desailly’nin Futbol Kültürü dizisinde ‘Kaptan’ını okuyun.
Bütün profesyonel futbolcular ve futbolcu adayları, bu kitabı
başınızın ucuna koyun.
O zaman yarın oynanacak derbinin tüm ayrıntılarını ve yaşamı
daha iyi anlayabilirsiniz...
Yazarın Diğer Yazıları
Süleyman
Seba ve Yöneticilerimiz
Salonda
Kontrollü Futbol
Fatih Terim İstifa Etmeli
Zoru Aşabilmek
Bizim Antrenörlerimiz
Özkan Sümer
kararı
İngiltere'yi
Aşağılamanın Mantığı
Futbol
Kültürü.. Futbol
Takım Kaptanı.. Futbol Kültürü...
|
|