Euro 2008 rüzgârını fırtınaya çeviren sonuçlarla noktaladıktan sonra şimdi evimizdeyiz. Her anlamda hareketli geçirilen bu sürecin ardından, bazı önemli konuları sıcağı sıcağına gözden geçirmenin tam vakti.
Fatih Terim ile spor basınının ilişkilerinden tutun da, bir sonraki turnuvaya hangi doğru hamlelerle gidilmesi gerektiğine kadar tek tek masaya yatırılması gerekiyor. Kaprissiz ve samimice…
Futbol 
							Federasyonu’nun Terim ile olan anlaşmasını 2012 
							yılına dek uzatması tarafların en doğal hakkı. 
							
							Böylesine önemli bir organizasyonda Avrupa 
							tabelâsına girmek küçümsenecek bir başarı olamaz. 
							Ama bu başarının ne kadarı planlanan şekilde oldu, 
							bunu sabahlara kadar tartışırım herkesle.
Netice eyyamlığının en doğal yansımasıdır ki; tüm dünya şu anda Terim’i başarılı buluyor. Alınan sonuçlar itibariyle böyle bir kanının oluşması ilk başta doğru gibi gelse de aslında doğru olan bu değil.
Geldiğimiz son 
							noktaya uygun düştüğüne inandığım bir örneği yazmak 
							istiyorum. Düşünün ki; çok ağır bir hastanın 
							yakınısınız. Hastanızı emanet ettiğiniz Prof. Dr. 
							ameliyat öncesi size kesin bir başarının sözünü 
							veriyor. 
							
							Ancak Prof. ameliyat süresince türlü türlü hatalar 
							yaparak yakınınızın kalbinin defalarca durmasına yol 
							açıyor. 
							
							Meselâ serumu koldan değil de bacaktan veriyor, ya 
							da iğneyi kalçadan değil de atıyorum boynundan 
							yapıyor. Tam hastanız gitti dediğiniz anda 
							doktorunuz can havliyle doğru hamleyi yapıp duran 
							kalbi tekrar çalıştırıyor…
Her duruş, bir ölüm demek. Her ölüm ise doktora karşı duyulan öfke…
Derken saatler süren işlem bitiyor ve gömleği “kan-ter” içinde olan Prof. ameliyathanenin kapısında gururla “Hasta başarılı bir operasyonla hayata döndü” diyor!
Sevinç ile öfke karışımıyla akan gözyaşlarıyla doktorunuzu tebrik ettikten sonra “Neden hocam? Neden bizi bu kadar zorda bıraktınız?” sorusunu sorduğunuzda eğer cevap “Ben Profesörüm, öğrenmem, öğretirim!” şeklinde olursa O’na ne cevap verirdiniz?
Bizim yetenekli doktorumuz Fatih Terim’di. Hastamız Milli Takım olunca, doğal olarak hasta yakınları da biz spor yazarları oluyorduk.
Fatih Terim, görevi gereği risk alması gereken bir kişi. Kaldı ki; kişisel yapısı da zaten buna çok müsait. Ancak, eleme gruplarından bu yana yaptığı kimi tercihler öyle sıra dışıydı ki haklı olarak bizler de bu tercihleri eleştirmek zorunda kaldık. Özetle işimizi yaptık.
Zaten Fatih Terim’le yaşadığımız sorunların büyük bir kısmı da bizlerin işini yapmasıyla başladı. Maksadını aşan birkaç kişiyle tüm medya mensuplarını bir tutan tavırları ve hakarete varan tutumları, bir anda iklimi soğuttu, kışa çevirdi.
Yaşanan bu 
							kötü tecrübelerden sonra ben hastamı yeniden aynı 
							Profesöre emanet etmezdim. Ama madem edildi şimdi 
							tek dileğim, önümüzdeki dönemde benzer şeylerin 
							yaşanmamasıdır. 
							
							Sorumlu kişiler, (Terim ve medya mensuplarını 
							ayırmadan) sorumlulukları çerçevesinde davrandıkları 
							sürece birlikte yaşama şansımız her zaman vardır.
Sağlıklı bir ortamda çalışmak hepimizin ortak dileği olmalı. Aksi takdirde, hesap kesen kim olursa olsun, sonuçları hepimizi etkiler.





 
 
              	

 
 
            
