Farkındayım, artık duymaktan sıkıldınız ama yine de
yazmaktan kendimi alamıyorum. Neyi mi? Spor ve
sporcusuyla bu kadar övünen ancak, hiçbir suretle
kendini geliştirmeyen bir ülkenin çocukları
olduğumuzu. Pekin Olimpiyatları sayesinde, bir kez
daha bu sevimsiz gerçekle yüz yüze geldik!
Şu ana dek sporcularımızın gösterdiği performansa
bakarsak eğer, 5×3=15 madalya (5 altın, 5 gümüş, 5
bronz) şiarıyla yola koyulduğumuz olimpiyatlardan
bırakın 15 madalyayı, 5 madalya ile dönelim,
başarılı olduk derim ben.
Hatırlayanlar mutlaka vardır. 2004 Atina
Olimpiyatları”nda yaşadığımız hayal kırıklığı
sonrasında birçok yetkili ağız “Önümüzdeki
olimpiyatlara kadar dört yılımız var, her branşta en
iyi şekilde hazırlanıp Atina”nın acısını Pe-kin”de
çıkaracağız” demişti. Kendilerini tebrik ediyorum,
En azından olimpiyatların dört yılda bir yapıldığını
ve ev sahibinin Pekin olduğunu ıskalamamışlar.
Gerisi mi? Faso, fiso…
Sayılı günler çabuk geçti. Koca dört yılı doping
skandalları, seks şantajları ve rekortmen
sporcuların federasyonlarıyla yaşadığı kavgalarla
tükettik. Aslında köy çoktan görünmüştü. Madalya
umudu taşıyan birçok oyuncumuz, olimpiyatların en
önemli hazırlıkları sayılan Avrupa ve Dünya
Şampiyonalarında sakat ya da dopingli olduğu için
yarışma fırsatı bile bulamadılar. Bunlara yönetim
zafiyetleri yaşayan federasyonları da eklediğinizde
resim zaten tamamlanıyor.
Tüm dünya harıl harıl sporcu yetiştirirken, biz
leyleğin ömrü misali, kısır çekişmelerle harcadık bu
değerli vakti. Sorumluların kimler olduğunu tek tek
yazmaya gerek yok. Ancak Bakan Başesgioğlu”nun
“Olimpiyat anlayışımızı sil baştan düzenlemek
zorundayız” şeklindeki itirafı, spordaki
başıboşluğun kısa bir özetiydi.
Bir musibet, bin nasihatten iyidir derler. Eskiden
olsa, böyle bir itirafı ancak oyunların sonunda
duyabilirdik. Demek ki, yıllardır süre gelen
başarısızlıklar artık birilerini rahatsız etmeye
başlamış. Ne mutlu bizlere!
Yaşadığımız onca yol kazasına rağmen, sporu seven
her kişi gibi umutlarımı 2012 Londra”sına taşıyorum
bende. Devşirme sporculara ihtiyaç duymadan,
bilimsel yöntemlerle yetiştirilmiş yeni bir
kafilenin özlemiyle, gün ola harman ola…