|
Hürser
Tekinoktay
30 Mart 2006
Rahat Koltuklar !
Son yıllarda ülkemiz futbolunun
hakemleri sürekli tartışılmaktadır.
Ama ne hikmet ise de durumu yönetenler ve sorumluları genellikle
ne kendilerine ne de yönettiklere sisteme hiçbir toz kondurmazlar.
Toz kondurulmayan sistemin ülkemiz genç insanına verdiği sürekli
tahribat ise hiç kimsenin umurunda değildir.
Genellikle iş başındakinin ve yanındakilerin huzuru her şeyden
önemlidir.
Koltuklar her zaman rahattır.
Bir oturuldu mu bir daha kalkmak mümkün olmaz!
Geçtiğimiz hafta Samsun ve Diyarbakır gibi Türkiye'nin iki
ayrı vilayetinde hakemlerin Süper Lig maçlarında alenen dövülmesine
bakalım bu rahat koltuklarda oturanlar ne yapacak?
Meydan dayakları ve benzeri olaylar yıllar önce bazı amatör
maçlarda olurdu.
Ancak şimdi ise ülkenin gol kralı olmuş hem A Milli takımın
hem de büyük kulüplerin formasını giyen, futbolu ile gençlere
örnek olacak profesyonel bir futbolcumuzun saha içinde yumruklar
ile bir hakemi dövdüğüne şahit oluyoruz.
Diğer taraftan Diyarbakır'da seyircisiz oynanan maçta hakemin
suratı dağılıyor ve olaylara karışan yönetici hakemi ölüm
ile tehdit ediyor! Olay savcılığa intikal edip adli vakaya
dönüşüyor.
Üstelik aynı vilayette iki hafta önce çıkan olaylarda bir
başka yönetici 2 yıl hak mahrumiyeti almış iken!
Ne hikmet ise iki yıl hak mahrumiyeti cezası alan yönetici
de şeref tribününe terfi ediliyor!
Futbol Federasyonu ve MHK'nın 2 A kategorisi ve erteleme maçlarına
10'ar dakika geç başlayıp protesto etme kararı ise son derece
komik!
Önce siz, size bağlı görevlinize yapılan bu saldırılar için
Federasyon ve MHK olarak savcılığa suç duyurusunda bulunacaksınız.
Aynı Alman Futbol Federasyonunun bahis yapan hakem Robert
Hoyzer' i savcılığa şikâyet edip hapis cezası almasına öncülük
etmesi gibi.
Gelinen bu nokta spontane olan bir durum değildir.
Hakemlik müessesine hiçbir saygı kalmamıştır. Saygı kalmadığı
gibi güven de kalmamıştır.
Hiç kimse bu müessesenin dürüst yönetildiğine de inanmamaktadır.
Bu durum iki günlük bir olay değil yıllardır ekilen rüzgârların
fırtınasıdır.
Şayet önlem alınmaz ise bu fırtınalar artarak devam edecektir.
2001-2002 sezonlarında DGM bant kayıtlarına geçen şike çetesinin
konuşmalarında en fazla ismi geçen meslek grubu hakemler idi.
Yine aynı kayıtların mensuplarından Sadık İlhan'ın 2001-2002
futbol sezonunun 20. haftasında oynanan Samsunspor-Trabzonspor
maçında dönemin MHK Başkanı Bülent Yavuz'un telkinleri doğrultusunda
ev sahibi takımın penatısını vermediğini açıkladığını hepimiz
duyduk.
Bunun üzerine dönemin Samsunspor Kulübü Başkanı İsmail Uyanık'ın,
Cumhuriyet Başsavcılığı'na Samsunspor-Trabzonspor maçında,
"Görevini kötüye kullandığı" iddiasıyla hakem Sadık
İlhan hakkında Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıp
kazandığını biliyoruz.
Dava sonunda Sadık İlhan, 1 milyar liralık manevi tazminat
ödemeye mahkûm edilmişti.
Tabi o işin bedeli münferiden bu olabilir. Ancak bugünün bedeli
ne olacak?
İşin bir başka tarafı da sezon başı ve içinde birçok yanlış
uygulama yapıp hüsran yaşayan ve sonrasında hakem mağduriyetlerinden
bahseden yöneticiler.
Hakem mağduriyeti edebiyatını yapanların daha önce hakem ayarlamaya
çalışan hocaları takımlarının başına getirdiklerine bakarsanız
insanlar bu olan bitene şaşırmaz mı?
Bunlara bir örnek, hakemler hakkında ağır sözler kullanan
Samsunspor Başkanı Adnan Ölmez.
Şimdi başkana, 21.12.2001 günü Ali Fevzi Bir ile ...'nın
arasında geçen DGM bant kayıtlarında tespitli görüşmelerden
haberiniz yok muydu diye sormazlar mı?
Cevap vardı ise durum daha da vahim!
Ortadaki bu müessesinin, daha fazla zarar görmesinin engellenmesi
şarttır ve bu durumun devamı tüm sporumuzu zedelemekle kalmayacak
genel anlayışımıza da zarar verecektir.
Bu durumdan rahatsızlık duyanların çözüm üretmeleri lazımdır.
İçinde bulunulan bu kokmuş sisteme reform gerekmektedir.
Eğitimin ve saygınlığın arttırılması kaçınılmazdır.
Hakemlerin, maç sonrası tartışılan pozisyonları hakem odasındaki
teknik techizat ile tekrar seyredip maç çıkışında herkesten
önce kendilerinin yorumlaması gerekir.
Madem bu işi en iyi bilenler onlar, ne söylenecekse onlar
söyler. Hata varsa, hatalıyım denir. Kendinden sonra da hiç
kimsenin saatlerce tartışmasına gerek kalmaz.
Hakemin 'teknik konudur konuşmam' demesi kaçak ve hileli bir
durumu ortaya çıkartır.
Hakemlik mesleğinin tekrar saygınlık kazanması için kimsenin
sözünü geçirememeği ve insani kusurlar dışında hiçbir kusur
bulamayacağı İtalyan Pierluigi Collina, Alman Markus Merk,
İngiliz Mike Riley, Fransız Gilles Veissire gibi yabancı hakemlere
yıl içinde birkaç maçta görev verilmesidir.
Bu sayede bizim genç hakemlerimizin, medyanın, kulüp yöneticilerinin,
MHK'nin, futbol Federasyonunun, futbolcuların hakemlik mesleğine
duydukları saygı artabilir.
Birgün
Gazetesinde yayınlanan diğer yazılar
|