Türkcell Süper Lig Başlarken . . .

02.08.2006


Hüseyin Özkök


14 Mayıs 2006 günü Galatasaray'ın şampiyonluğu ile noktalanan Turkcell Süper Lig neredeyse 3 aylık bir aranın ardından yeniden sahne alıyor.

Lig'in baslamasına gerçekten de sevinmeli miyiz bunu gelip geçen haftalar, aylar gösterecek, çünkü arkamıza baktığımızda her yönü ile doyurucu bir Dünya Kupası geride bıraktığımızı görmekteyiz. Dünya Kupası'nda futbol açısından olsun, tribün güzellikleri açısından olsun, organizasyonun güzelliği olsun Türkiye'nin çıkarması gereken fazlasıyla ders mevcuttu.

Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Galatasaray-Beşiktaş Süper Kupa finalini izlemek üzere Frankfurt şehrine geldim. Uçaktan inip hava alanından çıktığımda Dünya Kupası sonrası Almanya'yı sanki biraz hüzün kaplamış hissine kapıldım.

Hani bir tatil kasabasına yazın sonunda herkes gidip de sadece orada yaşayanlar kaldığında etrafa bir hüzün çöker ya, işte öyle bir duygu hakimdi etrafta sanki. Benim bu havayı özellikle hissetmemin nedeni Dünya Kupası sırasında bu ülkeye gelmiş ve o atmosferi stat içinde ve dışında en iyi şekilde yaşamış olmamda yatıyor muhakkak.

Ancak bu duyguyu konuştuğum Almanlar da aynen hissettiklerini söylediler.
Gerçekten de tüm Almanya'da Dünya Kupası sırasında 2 milyonu dünyanın her yerinden turistler olmak üzere on milyonlar ülkenin her yanını bir bayram yerine çevirmişlerdi. Muhteşem rengarenk görüntüler televizyonlardan tüm dünyaya yansımıştı.

İşte bu duygularla Pazar günü Frankfurt Commerzbank Arena Stadı'nın yolunu tuttum. Stada gitmeden önce caddelerde çoğunluğu Galatasaray taraftarlarının teşkil ettiği her iki takım taraftarları dostça şehirde dolaşıyorlardı.

Stadyuma gidişte de ayni manzaraları gördüm. Galatasaray ve Beşiktaşlı taraftarlar beraberce ayni yollardan hiç problemsiz maça gitmekteydiler.

Hatta onlara tek tük de olsa hem Fenerbahçeli hem de Trabzonsporlu taraftarlar da formaları ile eşlik etmekteydi. Görünen o ki gurbetçi dediğimiz vatandaşlarım bu işleri çoktan aşmış durumdalar.

Bu arada çoğunluk Galatasaray'da idi dedik bunu biraz açalım. Galatasaray'ın Almanya ve Avrupa'da ciddi bir taraftar çoğunluğuna sahip olduğu bir gerçek.

Bunda da Galatasaray'ın 2000 yılına giden süreçte 15 yıl boyunca Avrupa arenasında sürekli ve ciddi başarıların elde edildiği maçlar oynayan neredeyse tek takım olmasının rolü mutlaka ki büyük.

Stadyumda 30.000 civarında bir seyirci topluluğu maçı izlerken bunların büyük çoğunluğunu Galatasaray taraftarları oluşturmaktaydı ve kendilerine ayrılan yerleri nerdeyse doldurmuşlardı. Ancak yine de azınlıkta olan Beşiktaş buna rağmen maçı almasını bildi.

Oynanan futbol ise her iki takım açısından da vasatın altında kaldı. Dünya Kupası'nda futbolu beğenmeyenler Süper Kupa finali ile en kötü dedikleri bir Dünya Kupası maçını bir karşılaştırsınlar bakalım bu vasatlıkta bir maç izlemişler mi.

Evet Süper Kupa ve Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi 2. ön eleme maçının geride kalmasının ardından Turkcell Süper Lig gelip çattı.

Ama, lig başlarken Dünya Kupası'nın güzelliklerinin verdiği tat haftalardır sürüp giden şike iddialarının ortaya saçılması ile oldukça buruk bir hal aldı.

Eğer her şey yine bu yazılıp ortaya dökülenler gibi olmaya devam edecekse o zaman bu ligin ne anlamı var ki? Gerçek futbolseverler artık tertemiz oynanan ve hakça kazanıldığından emin olunan galibiyetler ve şampiyonluklar görmek istiyor. Daha önce de yazdım, yineliyorum.

Türkiye'de A dan Z ye hiç kimse temiz olduğunu iddia edemez. Hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil.
Çomak sokulduğu anda değmediği takım kalmaz bu ülkede. Dolayısıyla özellikle "benim takımım temiz geri kalan herkes pis" anlayışı ile bir yere varılamaz ve o insanlar sadece kendilerini kandırırlar hepsi o.

Her taraftar başkası şunu yaptı olaylarına girmeden kendi takımını temiz kalmaya teşvik etmeli ve gerekirse tavrını sonuna kadar koymalıdır. Çünkü gerçek sporsever hakki ile kazanılan başarının verdiği hazzı hak etmeden elde edilen başarıda kesinlikle hissedemez .

Bu zaten doğal olarak içgüdüsel olarak mümkün değildir. Kazanalım da nasıl kazanırsak kazanalım anlayışının kökü kesinlikle kazınmalıdır.

Bu bağlamda güzel, temiz, bol gollü ve Avrupa ile sonuna kadar süslü bir lig olması en büyük dileğimiz. Herkese iyi bir futbol sezonu dilerim.

GERÇEK SPOR YAZARLARI ARIYORUZ

Radyospor futbol yorumcusu ve Birgün gazetesi yazarı sevgili dostum Hürser Tekinoktay'ın resmi web sitesinde bir "spor yazarı" yarışması düzenliyoruz.

Hepimizin bildiği gibi Türk spor basınında amigo yazarlar gün geçtikçe daha çok prim yapmakta. Oysa Türk spor basınının objektif yorumculara ve yazarlara ihtiyacı var, bu oluşan keskin çizgili kamplaşmalardan artık açıkça görülüyor.

Bir spor yorumcusunun, ki bu aslında her konunun yorumcusu için geçerli, asli görevi gördüğü olayı sempati duyduğu herhangi bir olgunun etkisi altında kalmadan evrensel değerlere göre yorumlamaktır.

İşte biz de bu evrensel değerlere bağlı kalacak ve objektifliğinden ödün vermeyecek spor yazarlarını keşfetmek amacı ile Hürser Tekinoktay'ın öncülüğünde bu yarışmayı düzenliyoruz. Aşağıdaki link vasıtasıyla bu yarışma hakkında gerekli bilgilere ulaşabilirsiniz. İlgilenen herkese başarılar.

yazar-yarismasi.htm

#

Hüseyin Tarık Özkök'ün
Birgün Gazetesi ve hurserTekinoktay.com için yazdığı yazılarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.


Hüseyin Tarık Özkök'ün yazıları