| 
				Dostoyevski, Galatasaray, Fenerbahçe, 
				Trabzonspor, özerk ulusoy 
		
		   
		
		Erkut Tekin 
		  
		 29 
		Ağustos 2007 
					
					
					Suç ve Ceza
 
		
		Klasik bir başlık olduğunu biliyorum. Evet, Dostoyevski’den aşırma 
		olduğunu da itiraf ediyorum ama telif hakkı istenmeyeceğine de eminim. 
		Yani suç işliyorum ama cezasının olmadığına da inanıyorum. İroni denen 
		şey bu olsa gerek.
 Geç gelen “adalet” ne kadar adalettir diye bir soru sorsam, eminim 
		sizler de uzun süre düşünürsünüz benim gibi. Kanun ve yasalar ortak 
		paydaları sürdürebilmemiz için ince elenip, sık dokunarak hazırlanırken, 
		birgün birisi ya da birileri ortaya çıkıp “SUÇ” işlerler. Hukuk işte 
		böyle zamanlarda rüştünü ispatlar. Böyle zamanlarda haklıya hakkını, 
		suçluya da cezasını teslim eder.
 
 Benim ülkemde adaletin hızlandırılması şöyle dursun, geciktirilmesi 
		adına tüm kurumlar sanki bir yarış içerisindedir. Adreste bulamamalar ve 
		zaman aşımı davaları sayesinde suçlular ellerini kollarını sallayarak 
		içimizde dolaşırlar.
 
 Hatta çoğu zaman da “Türkiye onlarla gurur duyar”! Bu genel çerçevede, 
		spor hukuku da genel hukuktan kendine düşeni alıyor maalesef.
 
 Geçen sezon 19 Mayıs tarihinde izlediğimiz Galatasaray-Fenerbahçe 
		maçındaki rezalet için bütün otorite ağabeylerimiz (ki alayı ağır 
		ağabeydirler), “bu maç bir milat’tır” demişlerdi.
 
 Hukuksal açıdan müthiş önem arz eden bir süreç başlatılmış ancak, spor 
		hukukunu kuşatan antidemokratik zihniyetler sayesinde Galatasaray’a 
		verilmesi gereken ceza haftalarca geciktirilip soğutularak, en sonunda 
		minimum seviyede tescil edilmişti. O ağır ağabeyler, gazete ve 
		ekranlarda, artık bundan sonra suç işlemenin ne kadar zor olacağını da 
		anlatmışlardı bizlere.
 
 Çünkü onlara göre verilen ceza caydırıcı ve eğiticiydi. Oysa bizler bu 
		sütunlarda mevcut yapı kökten değişmediği müddetçe, o gün Ali Sami Yen’i 
		kaplayan utancın rengi sarı-kırmızı olsa bile, yarın bu renkler 
		sarı-lacivert, siyah-beyaz ya da bordo-mavi olacaktır demiştik. Keşke 
		biz yanılsaydık da daha sezonun ilk haftasında aynı filmi izlemeseydik.
 
 Trabzonspor’un bir çuval inciri berbat ettiğini filan da düşünmüyorum 
		ben. Hatta konuyu bir seviye ileriye taşıyıp, belki de istemeden iyilik 
		yaptılar ülke futboluna diye düşünüyorum. Çünkü bu ülkede can yanmadan 
		önlem alınmıyor.
 
 Hem de öyle bir iki seferde de değil, defalarca canımız yanmadan 
		olmuyor. Logar kapağından düşen Dilara kızımızın ölümü bile öğretemedi 
		bizlere bazı şeyleri ki, peşinden onlarca vatandaşımız da düştüler 
		ölümün kucağına. İşte bu yüzden hiçbir şey milat olamıyor bizim 
		memlekette belki de!
 
 Şimdi özerk Ulusoy federasyonu iki haftadır Trabzonspor’un cezasını 
		kesmeye çalışıyor. Dünyada pazarlanabilen en büyük spor 
		organizasyonlarından biri olan NBA’ da işlenen bir suçun en geç 36 saat 
		içerisinde cezası verilirken, biz kuralları açık olan hükümleri bile 
		uygulamak için haftalarca bekliyoruz.
 
 Bir tarafta spor medyası, diğer tarafta federasyon-kulüp ilişkileri 
		sayesinde iğdiş edilen futbol vicdanımız bu kadar zorlamaya daha ne 
		kadar dayanabilir ki? Trabzonspor başkanı Sayın Albayrak, 3 puanları 
		tescil edilmediği takdirde, bu federasyonu alaşağı edeceklerini 
		rahatlıkla söyleyebiliyor.
 
 Neden söyleyebiliyor bunu biliyor musunuz? Çünkü karanlık insanların 
		kurumun başına nasıl geldiklerini ve ne şartlar karşılığında destek 
		verdiklerini bildikleri için.
 
 Son olarak Galatasaray ve Trabzonspor’un cezalı oldukları süreçteki 
		rakiplerine söylemek istediğim bir şey var. Cezalar neticesinde bu iki 
		takıma seyircisiz oynama mecburiyeti getirildi. Ancak ben, rakipleri 
		için böyle bir mecburiyet olduğuna inanmıyorum.
 
 Eğer kulüpler hukukçularını harekete geçirirlerse en azından bundan 
		sonraki deplasman maçlarında % 5’lik kontenjanlarını kullanabilirler.
 
 Çünkü dediğim gibi, bu ceza sadece ev sahibi takımı bağlar ve yoruma 
		açık bir kuraldır. Bu yorumu doğru bir iddia halinde kamuoyuna ve 
		federasyona sunan takımların, haklarını almakta zorlanacaklarını 
		sanmıyorum.
 
 Suç ve Ceza, sadece muhataplarını bağlar, muaflarını değil…
 
  
		 
					
					 
 |