Hürser
Tekinoktay
27 Temmuz 2006
Telefonlar
ve Savcılar ___
İtalyan savcıların Juventus'u küme düşürmesi ile birlikte
başlayan futbol gündemi Türkiye'ye de hızla taşındı.
Türkiye'de ki futbolseverler Juventus'un düşürülüp şampiyonluğunun
elinden alınmasına oldukça ilgi gösterdiler.
İtalyan savcı Stefano Palazzi ise Türkiye'de birçok sporsever
tarafından tanınan ve destek verilen bir kahraman oldu.
Aslına bakılırsa bu durum, yıllardır ülkemizde futbolun kirlenmişliğine
karşı adalet konusunda İtalyanlardan medet umduğumuzun bir
göstergesiydi.
Özellikle spordaki kirlenmeye karşı oldukça başarılı yayınlar
yapan Vatan Gazetesi önce eski şike dosyalarını kurcaladı.
Arkadan Hürriyet gazetesinin ilk sayfasında manşetten verdiği
Denizlispor'un yaptığı iddia edilen şike itirafı ve mektubu
ülkemiz futbol gündemini tekrar sarstı.
Spordan sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet
Ali Şahin'in açıklamaları her gün birbiri ardına sıralanıyordu.
Bakan önce "İtalya'da ki olaylar herkese ders olsun"
diyerek, sonra da telefon dinlemenin şikeye delil teşkil edilebileceğini
söyleyerek ilk görüşlerini bildiriyordu.
Denizlispor'un şike yaptığı iddiaları karşısında ise hemen
soruşturma açılmasını isteyen bakan, İtalya'daki hukuk yapısını
incelemek üzere bir heyetin görevlendirilmesi kararını aldı.
Tüm bunlara bakıldığında Spordan Sorumlu Bakanımızın iyi niyetinden
şüphe edilmesi mümkün değildir.
Ancak İtalya'da ki olaylar kimlere ders olacaktır? Keşke Bakanımız
onu da arkasından ilave edebilseydi.
Acaba, futbol izleyicisine mi? Futbolu yönetenlere mi? Yoksa
başka birilerine mi?
Ayrıca telefon dinlemeleri ve DGM ve Organize suçlar ile mücadele
ekiplerince gerçekleşen operasyonlar kayıtlara geçmişti.
Susurluk dosyası takip edilirken şike konuşmalarının bu kayıtlara
takılmasından daha iyi bir delil olabilir miydi?
Kadıköy Cumhuriyet Savcısı Eren Gönen tarafından hazırlanan
Şike Çetesi iddianamesinde birçok spor adamı için hazırladığı
dosyada rüşvet vermek suçundan 4 ile 12 yıl arasında ağır
hapis istemleri vardı.
Sonuçta İstanbul dışına medyadan uzak noktalara aldırılan
bu davalarda takipsizlik kararları verildi.
O gün bu şike olaylarına karışan utanmaz adamlar yine işlerine
güçlerine devam ettiler.
Muhtemelen Savcı Eren Gönen tarafından hazırlanmış bu dosyalardan
birçok kişinin haberi olmadığı gibi, Bakanımızın müşavirleri
ve yardımcılarının da yok.
Bunun dışında kelebek operasyonu adı altında tutulan zabıtlar
da cabası!
Netice de Türkiye'de dinlenen telefonların öbür tarafında
da pek hala savcılar var.
Şimdi İtalya'da yapılacak incelemelerde ne olacak… Onu merak
ile bekleyen birçok sporsever var.
Ancak federasyon başkanının meşruluğunun tartışıldığı bir
ortamda bu konuların selamete varması oldukça güç görünüyor.
Tüm bunların tartışmaları önümüzdeki günlerde de sürüp gidecek.
Aslen esas konu bu kara ve kirli trafiğe son verecek mali
disiplinin sağlanması.
UEFA kritelerinin tam olarak uygulanması.
Kriterler bedava bileti yasaklıyor. Ama Türkiye'nin her vilayetinde
dağıtılan bedava biletlerin sayısı binlerceyi buluyor.
Sonra da bu biletler stadyum kapısı önünde gerçek fiyatının
altında satılıyor.
Acaba çek futbolculara verilmesi bahis olan 300 bin euro kimin
cebinden çıkacaktı?
Veya bugüne kadar şike ve teşvik paraları kimin cebinden çıktı?
Bunların cevabı tabiî ki kulübün kasasından olacaktır.
Baktığınız zaman kendi cebinden kulüplere 1 dolar katkısı
olmayan Başkan ve yöneticilerin bu parayı kendi ceplerinden
vermesi mümkün değildir.
O halde sadece federasyon seçimleri kulisinde "bizim
adayımıza destek vermezseniz kulübünüzü denetleriz" söylemini
gerçekleştirmek bile, birçok kirli defterin açılmasını sağlayabilir.
Bakalım bu defterleri açmayı ne kadar istiyoruz? Onu da yakında
göreceğiz…
Moggi
Skandalının Kronolijisi
Birgün Gazetesinde yayınlanan diğer yazılar
|