|

Hürser Tekinoktay
09
Mart 2005
Bizim
Mahallenin
Sevimli Kasabı
Rıza Çalımbay
Hoca'nın zor maçların olduğu bir dönemece gireceği ve bu dönemin
de nasıl geçeceği merak ile beklenmekteydi
...
Geçtiğimiz hafta
oynanan Galatasaray-Beşiktaş karşılaşmasını ile birlikte Rıza
Çalımbay Hoca'nın zor maçların olduğu bir dönemece gireceği
ve bu dönemin de nasıl geçeceği merak ile beklenmekteydi.
John Benjamin Toschack'ın görevinden ayrılmasıyla Beşiktaş
Takımının başında Teknik Direktör olarak sahaya çıkan son
yerli hoca Fuat Yaman'dan sonra camiadan yetişen Rıza Çalımbay
yıllar sonra göreve gelen bir başka yerli antrenör olmuş ve
geniş bir desteği de arkasına almıştı.
Bu neden den ötürü girdiği zor dönemecin kendisine pek sıkıntı
yaratmayacağı biliniyordu.
Yönetimin de, muhalefetin de aklı ve dikkati sahadaki sonuçlardan
çok Fulya Projesinin sonuçlarındaydı !
Önceki dönemlerin Başkan adayı Nevzat Demir'in Yeniköy Kasabı
diye nitelendirdiği Vincente del Bosque'nin gönderilmesi bile
daha görevinin ilk günlerinde Rıza Hoca için sağlam bir referanstı.
Ne de olsa "dünyanın en büyük hocasını getirdik hiçbir
şey olmadı" denilebiliyordu !
Çok sevgili dostlar ise hep bir ağızdan "aman Rıza Hoca'ya
destek olalım" diye gönülleri ile büyük çaba gösteriyorlardı.
İşte oluşan bu güzel ortam Rıza Hoca'nın saha dışında yaptıkları
ve konuştukları ile kaybolmaya başladı.
Saha içindeki oyun şekli her ne kadar da bir büyük takıma
yakışmayacak şekilde olsa da bu çok önemli değil idi .
Uzun yıllardır liberolu veya liberosuz oyun formatlarında
savunma hattında yüzde yüz adam adama oyun şekli dünyanın
hiçbir yerinde kalmamıştı.
Nasıl olsa yakın zamanda bu teknik problem düzeltilebilirdi.
Gerçekten de Çin, Avusturalya, Kanada hatta Uganda da bile
böyle bir futbol mantığı asla yoktu. Çok eskilerde ülkemizde
"aman adamın saha dışına bile gitse peşinden git"
şekli büyük takımlarda değil küçük takımlarda bile artık düşünülemezdi.
Netice de Rıza Hoca şu veya bu şekilde bu işten vazgeçmek
zorunda kalacaktı.Aynı Fatih Terim Hocanın Popescu geldikten
sonra modern futbolun gerektirdiği sisteme yaptığı dönüş gibi.
Aynı Şenol Güneş'in 2002 Dünya Kupası karşılaşmalarında elenmek
üzere iken çağdaş oyun planına döndüğü gibi.
Dolayısıyla Rıza Hoca'da zaten bu anlayıştan sezon sonuna
kadar vazgeçecekti.
Neticede saha içindeki işleri yoluna koyması için zamanı boldu.
Ancak kendisinden yakın zamanda hiçbir baskı ve başarı beklentisi
olmamasına karşın kaybettiği ilk maç olan Galatasaray maçından
sonra futbolcularına ve takımına karşı takındığı tavır hiç
hoş değildi.
Kendisine maç sonrası Ömer Güvenç'in Pancu'nun performansı
ile ilgili soruda vermiş olduğu cevap " İşte asıl mesele
o" demesi bir antrenöre yakışmıyordu.
Yine maç sonrası CNN Türk'e konuk olduğu Santra programında
Sanem Altan'ın Juanfran ile sorduğu soruya " ortada yok
" tarzı ile yaklaşımı yine çirkindi.
Halbuki geldiği ilk gün Juanfran'a "müthiş bir futbolcu
böylesini görmedim" dediğini henüz hiç kimse unutmamıştı
!
Nihayetinde tüm medya organlarında "ne yapalım elimdeki
kadro bu transferi ben yapmadım" şekline dönüştürdüğü
bir durumunun ortaya çıkması kendisi ve kendisine güvenen
insanlar için gerçekten üzücü oldu.
Maçtan önceki Perşembe günü yaptığı basın toplantısında "
sakat olup idmana çıkamayan oyuncuyu, oynatmama prensiplerinden
bahsederken aynı basın toplantısında Koray'ın girip olup 4
gündür idmana çıkmadığını söyleyip arkasından Galatasaray
maçında ilk onbirde sahaya çıkartması da kötü bir çelişki
değil miydi ?
Üstelik bir futbolcunun, gribal bir hastalıktan ötürü 4 gün
idmana çıkamamasının getireceği sonucun , basit bir darbesel
sakatlıktan dolayı idmana çıkmamasından çok daha fazla olumsuz
etkileneceğini kendisinin , hatta sağlık ekibinin bilmesi
gerekmez miydi ?
Şimdi "ben göreve yeni geldim futbolcuları tanımam için
zaman lazım" şeklinde sözler de çok yanlış bir durum
oluşturmaktadır.
Rıza Hoca C.Daum döneminde bu futbolcuların hocalığı yapmış
ve tüm takımı çok iyi tanıyan içimizden biridir.
Bu yola giren bir mantığında kendisine zarar vereceği aşikardır.
Ayrıca şu anda Türkiye'den önümüzdeki sezonun transfer listesine
aldığı eski takımlarındaki yerli oyuncuların, ilk mağlubiyet
karşısında gereksiz bir kalabalık gibi söz ettiği elindeki
kadroda oynayamayan Emre Aşık, Okan Buruk, Tayfun Korkut,
Berkant, Ahmet Hassan, İbrahim Akın, Juanfran, Fatih Sonkaya'dan
daha iyi standartlarda oyuncular mıdır ?
Onu da düşünmek lazım dır !
Rıza Hoca'dan kısa vadede başarı adı altında hiçbir şey beklenmemektedir.Takımı
kendi başına bıraksanız zaten 4. olacaktır.
Ama Rıza Hoca'dan genç Türk antrenörleri, Beşiktaşlı sevenleri
ve genç sporcular çok şey beklemektedirler.
İnsanların şimdiden bizim mahallenin sevimli kasabını aramaya
başladıkları acı bir gerçektir.
Ama tüm başarısız saha sonuçlarına karşın kasap yakıştırması
yapılan bu kişinin bir gün olsun, futbolcularına ve hiç kimseye
kötü bir laf etmemesi de bu gerçeğin de asıl nedenidir !
Rıza Hoca'nın sadece bunu bile aklına getirmesi bazı şeyleri
yoluna koyabilir . .
Not ;
23 Ocak 2006 tarihinde Rıza Çalımbay
göreve gelişinden 264 gün sonra istifa ettmiştir
Spor Servisi

14.Hikaye,
Kaleci
Pancu ile yaşanan zafer !
21 Nisan 2005
Konu
Fenerbahçe zaferi Beşiktaş için hayırlı mıydı?
Escape
to Victory -Zafere Kaçıs

Yazarlar |
Özel Dosyalar |
Futbol
Videoları
Uydu
Maç Yayınları |
Canlı Radyo Yayını
ve Konuşamadıklarımız
|
Dünya Kupası Özel
|
Çok Özel Röportajlar |
Tekinoktay
Özel
|