|
|
Raşit Çetiner,
Fatih Terim, Ersun Yanal
Raşit
Çetiner ve Ersun Yanal
Hürser Tekinoktay
09 Haziran 2005
MİADI
DOLANLAR. . .
7 Haziran Salı sabahı Taksim'de bir
kafeteryada kahvaltımı ederken günlük gazeteleri okumaktaydım.
Elimdeki milliyet gazetesinin spor ekinde'Ve ipler koptu'
başlığını gören biri masamın başına yaklaştı ve ' Ersun Yanal
istifa mı etmiş' diyerek hem tepki hem mutluluk dolu ifadelerde
bulunmaya başladı.
Haber Fenerbahçe Kulübünün, kulüpler birliği vakfından istifası
ile ilgiliydi:
Ersun Yanal'la ilgisi yoktu.
Ancak Ömer isimli Almanya'da yaşayan Erzurumlu bu futbolsever
Ersun Yanal'a öfke saçıyordu.
En büyük endişesi ise yıllardır yaşadığı Almanya'da son Dünya
üçüncüsü unvanlı Milli Takımı görememek ihtimaliydi.
Ayyıldızlı formalar ve bayraklar ile Almanya'nın karnaval
yerine döneceği bir Dünya Kupası yaşamak istiyordu.
Ne yazık ki sokaktaki vatandaş dışında Şenez Erzik ve Spordan
sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'de Ersun Yanal'a eleştirilerini
gayet açıkça TV kameraları önünde söylemekten çekinmiyorlardı.
Oysa A Milli Takım Teknik Direktörü en azından UEFA Asbaşkanı
ve Devlet Bakanı tarafından bu kadar aleni eleştiri almamalıydı!
Ortada top yekûn bir başkaldırı ve infial vardı!
Bu infialin sebeplerini ise Ersun Hoca mutlaka kendinde aramalıdır.
Ancak bir önceki Federasyon ile yapılan kontrattan bu yana
kendini hiç güvende hissedememesinin de birçok hataya sebep
açabileceği gerçeği de bu ortamı yaratanlar tarafından bilinmeliydi.
Ottmar Hitzfeld'en başlayan alternatifler sırası ile Fatih
Terim ve Mustafa Denizli ile devam etmekteydi.
Aslında kendisiyle ilgili Teşvik-Şike iddiaları karşısında,
basın toplantısına tek başına çıkıp titreyen elleri arasındaki
yazılı kâğıdı bile okuyamaması bugünkü gelinen noktanın başlangıcı
değil miydi?
Yalnızları oynayan Ersun Hoca ve ekibinin hiç mi hataları
yoktu?
Tabiî ki vardı futbolu az konuşup az tartışıyorlardı! İşlerine
az vakit ayırıyorlardı! Ve dolayısıyla inanılmaz hataları
maç öncesi yapmaya başlıyorlardı! Hataların birçoğu zaten
maç öncesi idi!
Her maçın stratejisini aynı yapmak en başlıca problemlerden
biri idi.
Milli takımlar düzeyinde geniş kadro ve taktik imkânlarınız
bulunurken içerideki Ukrayna ile dışarıdaki Kazakistan, Dışarıdaki
Danimarka ile de içerideki Gürcistan maçları aynı olamazdı!
Yunanistan maçı öncesi 6 aydır doğru dürüst ilk onbir oynadığı
maç yokken Oyunu Emre'nin üzerine kuracağım!
Diye düşünmesi büyük bir stratejik hata idi.
Sonucunda da Emre maçın 75.dakikasında adalelerinin ödem üreterek
sertleşmesi ile oyun dışı kaldı!
Oysaki maç eksiği olan bir oyuncunun şartların zor olacağı
bir maçta problem çekeceği net bir olaydı.
Hal böyle iken oyunu Emre'nin üzerine kurup yerine de yedek
kulübesinde hiç bir alternatifi hazırlamaması Ersun Hoca ve
ekibinin maç öncesi yaptığı hatalardan sadece biri idi!
Milli takım kadrosunda Emre'den başka creative yanı olan bir
orta saha oyuncunun olmayışı da bir başka eksik taraftı.
Oysaki bu tip oyunculardan ülkemizde fazlasıyla mevcuttu!
Bunlardan bir tanesi olan Tümer Metin'i bugüne kadar hiç düşünmemiş
ve denememiş olmaması da tuhaftı!
Hâlbuki sistemine uymayan Hakan Şükür'ü hem uzak doğuda ki
kampta hem de Dünya Kupası elemelerinde hem kadroya alarak
hem de oynatarak (!) denenememiş miydi?
Milli takımda uzun boylu forvetler yokken Arnavutluk maçından
beri duran toplar ve kornerlerdeki yüksek ve uzun top tercihi
de maç öncesinin yanlış stratejilerinde bir tanesi idi.
Ve böyle olunca da oyun içinde korneri atan Necati iken kafayı
vuracak olanın daYıldıray olması doğaldı!
Beraberliğe gelen Yunanistan takımı bile ilk yarıda hücum
üstüne hücum etmek zorunda kaldı!
Maç sonrası Ersun Hoca'nın rakip kaleye en uzak yerde; sağ
bekte oynattığı toplara iyi vuran Hamit için, şut atmadı demesi
de inanılır gibi değildi!
Maç boyunca fıtıklı Fatih ve hava hâkimiyeti yok denilebilecek
kadar kısa boylu forvete 40'ın üzerinde yüksek top atılması
da şaşırtıcı idi.
Neymiş 'Ribaunt futbolu oynayıp, savunmadan dönen topları
alacakmışız!
Sonuçta Teknik Direktör Basketbol koçu taktiği ile oynarsa,
Federasyon 2. Başkanı eski basketçi Lütfi Arıboğan'ın bundan
sonra takımda ribauntları alması için Mehmet Okur'a lisans
çıkarması lazımdır!
Ama Lütfi Arıboğan ve Mehmet Okur'unda Milli takım Coach'una
atışları ribaunt almak için değil topu çemberin içinden geçirmek
için kullanmayı öğretmeleri gerekecektir.
Böylece Ersun Hoca'nın maçlardan sonra 'topu 3 direğin arasından
geçiremedik' mazeretini kullanmasını engeller, belki de her
fırsatta basketbol oyunlarından çok etkilendiğini söyleyen
Ersun Hoca'nın Futbolu basketbola çevirme uğraşına son verirdi!
Son söz de 21 yaşındaki Türk futbolunun geleceği olanlar gençlere
' Bu jenerasyon miadını doldurmuştur' diyen, 8 yıldır Ümit
Milli takımın başında olup da hiçbir icraatı olmayan Raşit
Çetiner'e '' Acaba Miadını Kimler Doldurdu! '
Fatih
Terim Dosyası
Birgün
Gazetesinde yayınlanan diğer yazılar
|
Hot
Affiliates Reklamları
|
|