Avrupa Ulusal
Futbol Şampiyonası, Türkiye, Avrupa Şampiyonası, Futbol, BESYO
Müslüm Kemal Gülhan
12 Ağustos 2008
Organize Kaos
Avrupa Ulusal Futbol Şampiyonası'nda Türkiye’nin oynadığı futbol ve
kazandığı başarılar arasındaki fark, insanlarda ister istemez
çelişkiler ortaya koymasına neden olmuştu. Herkesin ortak kanısı
‘Bunun bir açıklaması olmalı’ türünden sorular silsilesi
içermekteydi.
İşte bu açıklama kuzeyden, İsveç’ten geldi. Bir spor yorumcusunun
tasviri bizim oyun kurgumuz için her şeyi ortaya koyan türdendi “Çok
İyi Organize Olmuş Kaos Sistemi.” Lütfen bundan iyi bir açıklama
olabilir miydi?, bizim oyunumuz için söyleye bilir misiniz?
Hadi Avrupa Şampiyonası bitti, hadi Ermenistan maçı politik maçtı ve
bitti ya Belçika maçı neydi? Nasıl açıklanabilinir?
Sakın ola ki skora göre yorum yaptığım anlaşılmasın; ben hem Avrupa,
hem de bu grup elemelerindeki eleştirilerimi aynen devam ettiğimi
gönül rahatlığı içinde söyleye bilirim. Takip edenlerin dikkatinden
kaçmadığını sanıyorum.
Bir futbol takımını, takım yapan en önemli faktör; sahip olduğu oyun
prensipleri ve buna bağlı oyun kurgusudur. Bunu sağlayan en önemli
faktör ise; kolektif oyunun saygınlığına sadakat ve uyum iradesidir.
Hem yöneticilerin hem de teknik heyetin ‘Ben yaptım oldu‘ türünden
davranış bozukluklarının takımlara olan olumsuz etkisinin bir
şekilde Ulusal Takım’dan uzaklaştırılması gerektiğine inanmaktayım.
Bir oyuncu ne kadar kaliteli olursa olsun, onunda takıma uyumu için
oryantasyon sürecine ihtiyacı olduğunun unutulmaması gerektiği bir
gerçektir. Aksi taktirde yeni Mevlüt’ler yaratılması kaçınılmaz
olur. Mevlüt’den kastım oyuncu kalitesi ile takım uyum süreci
arasındaki farkın anlaşılamamasıdır.
Son kurban Çağlar olmuştur. Damdan düşer gibi takıma alınmasındaki
fark oyundaki uyumsuzluk olarak kendini net bir şekilde
göstermiştir. Bu durum sakın ola ki Çağlar’ın futbolcu kalitesi ile
de iliştirilmesin.
Bu farklılıkları anlamak için belki öğretim görevlisi olmak yeterli
olabilir. Ama hangi öğretim görevlisi; dört yıllık lisans eğitimini
bitirip pedagojik formasyonu alan öğretim görevlisi mi? Yoksa meslek
lisesi terk olan fakat popülist kimlik olarak biat edilen öğretim
görevlisi mi?
Zaten bunu ayrımına varma kültürünü ve cesaretini gösterirsek inanın
çok şeyi halletmiş oluruz. Ne Avrupa Şampiyonası ‘daki başarısızlık
veya başarı, ne de Ermenistan’daki kötü oyun, ne de Belçika
maçındaki yanlış oyun kurgusu gündeme gelmezdi, gelse bile düzeyli
ve mantık çerçevesinde olurdu, buna inanın. Bunları bir akademisyen
teknik adam olarak söylüyorum. Dört sene lisans ve pedagojik eğitim
almış BESYO Müdürü olarak söylüyorum.
Eğitim emek ister, tıpkı sevgi gibi, öyle veli olarak üniversiteye
gelip alınan bir unvan değildir. Eğitim ömür boyu devam eden bir
sürece sahiptir… almasını bilene… Bu süreç ise; ziyaret de unvan
almaya benzemez.