Nilay
yılmaz, Fatih terim, Hıncal Uluç, Ender Bilgin,Şansal Büyüka,
Turgay Şeren, Ergun Gürsoy, Galatasaray
18 Eylül 2007
Nilay Yılmaz ve Fatih Terim
Bir gazeteci olarak, basının kimi zaman yanlı, kimi zaman
gerçek dışı, acımasız, abartılı yazılarına tavır aldığımı,
sözümü sakınmadan eleştirdiğimi yazılarımı takip eden herkes
bilir.
Bunun, hayata yansıması ne kadar da az olsa, hepimize öğretilen
meslek ilkelerinin dışına çıkılmasına karşı bir tepki duymamla
yakın ilgisi vardır.
Kabul ediyorum; ülkemiz gazetecilik gerçekliğinde pireyi
deve yapma geleneği mevcuttur.
Hafta sonu oynanan maçlar yeni bir gündemi yaratsa da ben
haftanın ilk Yakan Top'unda geçen haftaya dönmekten yanayım.
Malum Macaristan maçında Emre'nin yaptıkları hem mesleki
duyarlılıklarımız gereği, hem de kulüplerin düşük yoğunluklu
gündemlerinden dolayı geniş yer buldu.
Detayları sağır sultan bile duydu, tekrar dile getirmeyeceğim.
Ben bu olay vesilesiyle kişisel görüşlerimi yazacağım.
Huylu huyundan vazgeçmez
Bir ülkenin milli takımı, tüm kulüplerden üstündür.
Çünkü tüm o kulüplerin ve oyuncuların bütünüdür.
Ancak 2005 yılının ortalarından bu yana Türkiye Milli Takımı'na
baktığımızda ne bir kulüpler bütününden söz edebiliriz,
ne de onun sadece futbolu temsil ettiğinden...
Ersun Yanal'ın görevine son verilip Fatih Terim'in göreve
getirilmesinden bu yana futbol gündemimiz yeniden Terim
makyavelizmiyle çalkalanıyor.
İsviçre maçlarından sonra yaşananlar malum...
Fatih Terim burnu bile kanamadan İsviçre kazasından kurtuldu.
Kimilerini durultup uslandıracak İsviçre maçı sonrası ve
cezaları Terim'i zerre etkilememiş.
Huylu huyundan vazgeçmez misali futbol gündemimize yeni
krizler eklemekten çekinmiyor Milli Takımlar Baş Danışmanımız.
İsviçre'deki maçın ardından özellikle Vogel'in kendisine
küfretmesini gurur sorunu haline getiren Terim, rövanş maçında
neler organize ettirmişti hala akıllardadır.
Gürcistan'la yapılan dostluk maçında bile futbolcularını
birer canavara dönüştüren bu kültürün mazereti hazırdı.
Attıkları gole çok sevinmişlerdi. Sanki ne kadar sevineceklerini
Terim'e soracaklarmış gibi...
FIFA ve UEFA kurallarının yanı sıra yazılmamış Fatih Terim
kurallarına göre de oynanacak sanırız bu güzel oyun.
Fatih Terim kurallarıyla oynandığında güzel oyun kelimesi
ne kadar anlamsız bir tanımlama oluyor oysa ki...
Macaristan maçından sonra tüm basın Emre'ye yükleniyor.
Ben de eleştiriyorum, asla hoş görmüyorum; ama Terim'in
elinde gözlerini açan Emre'den de başka bir şey beklemiyorum
doğrusu.
Hasan Şaş'ın siniri, Emre'nin, Hakan Şükür'ün dalaşmacı
futbol kültürü dört yıllık Terim futbol tedrisatının yan
etkileridir.
Savaşarak futbol oynamayı farklı dillendirme şeklidir. Ben
hepimizin sandığımız milli takımın böyle yönetilmesini içime
sindiremiyorum.
Fatih Terim'in dersleri
Malta maçının ardından, haliyle başlayan sert eleştiriler
Terim'in haliyle zoruna gitmiş.
Sadece onun değil en değerli öğrencilerinin deÖ Terim, "Ders
almam, ders veririm" derken Hakan Şükür, "Beni
eleştirmeyin Allah'ın gücüne gider" diyebilecek kadar
ileri gidiyor.
Bu nasıl bir ego şişmesidir böyle? Bu nasıl bir omuzlarda
taşınma tutkusudur?
Terim'in derslerini biliyoruz şükür ki...
Fatih Terim'in dersleri deyince benim aklıma koridorda adam
dövmek, suçu yardımcılarına atıp aradan sıyrılmak, söylemde
'tüm sorumluluk benimdir' deyip sahte bir kol kanat germek
geliyor aklıma.
Meslektaşı hakkında, "Benim ülkemde hiçbir yabancı
benimle böyle konuşamaz!" diyebilecek kadar ileri giden
ismi lazım gelmeyen düşünce kırıntıları geliyor aklıma.
Fatih Terim ders verecekse ben almıyorum...
Malta maçının ardından gelen eleştirilere karşı vicdanlı
olunmasını buyuruyor Sayın Terim. Yoksa?
Yoksa Emre'nin kolu hepimize döner böyle işte. Terim'e soruyorum:
Bülent Korkmaz'dan kendisine kulüp
bulmasını istediğinizde ve kulübünde satıştan kaldığında
mecburen kadroya aldığınızda ne kadar vicdanlıydınız?
Orada durumlar vicdanla açıklanabilir miydi? Bazı görevler
karşısında vicdan geçersizdir...
Sizin maaşınız zerrece umurumda değil. İstediğiniz kadar
zam da alabilirsiniz; ama maaşınızın yüksek olmasının bir
sebebi de mesleğinizin tam da böyle zorluklar içermesidir.
Bunları görmezden gelmiyorum ve soruyorum; tüm bunlara karşı
yetersizliğin ifadesi olan ağız dalaşıyla yola devam edecekseniz
sizin o çok övülen liderliğinizin özellikleri nerelerde
gizli?
Ve sizi nasıl bir el kolluyor ki Ersun Yanal bir beraberlikle
tefe konulurken, siz Norveç, Bosna ve tabi ki Malta'ya puan
kaybettiğinizde eleştirilince biz hain oluyoruz?
Sayın Terim, kriz yönetimini iyi biliyormuş. Doğrudur.
Malta maçı gibi bir sıkıntıyı yaşayan, arkasından onca eleştiriyi
işiten bir takımın Macaristan maçında çok daha büyük sıkıntılarla
karşılaşması muhtemeldir.
Fakat keşke Sayın Baş Danışman, yönetmek için heveslenip
yeni krizler çıkarmasa...
Oysa motive olmak için her şey mevcut. Karşınızda bir rakip,
gidilecek bir şampiyona ve alacağınız yüklü miktarda primler.
Anlaşılan bunlar yeterli gelmemiş ki bir iç düşman yaratılmaya
soyunulmuş.
Bu şimdilerde Türk basını... Geçmişte Cecchi Gori'ydi; belki
de yarın UEFA olacak... Bekleyelim ve görelim...
İstemiyorum!
Ben kulüplerin ve kişilerin üstünde, ülkenin tüm futbolseverlerini
kucaklayan bir milli takımı destekliyorum...
Bu milli takım benim ve daha birçok kişinin milli takımı
değil. Bunu görüyorum.
Bu milli takım Hakan Şükür'ün. O derece onun ki oynatmayan
hoca gider, yenisi gelir. Bu milli takım Emre'nin.
Hepimize kol gösterir. Daha kötülerinden sakınalım. Ve bu
milli takım Fatih Terim'in. Geldiği günden bu yana milli
takım her türlü cezai süreçlerin, kavgaların ve kuşkulu
bakışların odağındadır...
Ben herkesin milli takımını destekliyorum. Ve yaşadığım,
kendimi ait hissettiğim bir milli takımın daha fazla kriz
üretmesini istemiyorum.
Bunu sağlayacak olan şey 2008'e gidememekse ona da razıyım.
2006'ya gidemedik akıllanmadık. Belki 2008 aklımızı başımıza
getirir ve bir takımın görevinin oynamak, bir hocanın da
oynatmak olduğunu anlarız.
Ve bir kupa finali izlerken, yorumcu Terim'in UEFA finali
anılarını artık dinlemek de istemiyorum.
Hı hı!
Karar doğru mu değil mi, bilmiyorum. Ancak Macaristan 11
kişi de olsa yine yenerdik !
(Fatih Terim)
Söz mü?
Bundan sonra Moldova dahil hiçbir takım için "yeneriz"
lafını kullanmayacağım. He he he!
(Hıncal Uluç - 90 Dakika, NTV)
İmparator ne de olsa!
Engin bir insan sevgisine rağmen Fatih Hoca ile ilişkileri
sürdürmek pek kolay değildir... Biat edilsin ister, ne diyorsa
yapılsın ister... Herkes ekseni etrafında dönsün ister...
(Şansal Büyüka - Akşam)
Unutma, unutturma Abi!
Türk Milli takımının teknik direktörü bugün sensin, dün
Ersun Yanal'dı. Daha önce bu takımı dünya üçüncülüğü unvanını
kazandıran Şenol Güneş'ti.
Söylemek istediğim şu; Bir teknik direktör takımının başında
devamlılık sağlayabilmesi için maç kazanması lazımdır.
Fatih sen de uzun yıllardır teknik direktörlük yapıyorsun.
Milano'da peş peşe iki maç kaybettin, Türkiye'nin yolunu
tuttun. Galatasaray'a geldin, 29 milyon doları sokağa attırdın,
başarısız oldun.
Rizespor'dan, Kupa maçında beş gol yedin ve Atatürk Stadı'nın
soyunma odasına ceketini asıp evinin yolunu tuttun..
Bunları da hep beraber yaşamadık mı Fatih?
(Turgay Şeren - Akşam)
Bkz: İsviçre maçı!
Ben kriz yönetimini üstlenmek zorundayım. Ben bir liderim.
Bir kriz vardı ve o kriz doğru yönetildi.
(Fatih Terim)
Yeni mi gördünüz?
Aferin Emre, bizlere gerçek yüzünü gösterdin.
(Türkiye Spor Yazarları Derneği bildirisi)
Özel
Malta
Milli Maçı Fatih Terim ve Olaylar
Özel
|