Türkiye Ulusal
Takımları, Dünya Futbolu, Ulusal A Takımı, Ulusal Takım, Şampiyonlar
Ligi, UEFA Kupası, Avrupa ligleri
Müslüm Kemal Gülhan
26 Eylül 2008
Mesut, Serkan ve Fatih Terim
İsterseniz kahramanlarımızı sizlere yakından tanıtayım. Mesut,
Werder Bremenli, Türkiye orijinli iyi bir futbolcu. Serkan,
Stuttgartlı, Türkiye orijinli o da iyi bir futbolcu. Fatih Terim ise
namı değer Türkiye orijinli ‘imparator’.
Mesut ve Serkan Almanya Ulusal A Takım’ına seçilen Türkiye uyruklu
iki futbolcu. İkisi de Avrupa’da yıldız futbolcu olmaya adaylar.
İkisi de kendi takımlarında yıldız futbolcu konumundalar.
Mesut 15 yaşındayken Türkiye Ulusal takımlarında görev alması için
babası tarafından Fatih Terim’e müracaat ederken, Mesut hakkındaki
dosyayı alan sayın hoca ‘Ben 15 yaşındaki futbolcu ile pazarlık
yapmam’ diyerek dosyayı ve teklifi geri çevirdi.
Ancak o zaman Mesut’un takımı olan Schalke ve Serkan’ın takımı
Stuttgart, onlar 15 yaşındayken karşılarına alıp birer şahsiyet
olarak transfer görüşmesi yaptılar. Hem de Fatih Terim’e inat
pazarlık yaparak. Onlara kişilik kazandırarak ve onlara değer
vererek transfer görüşmesi yaptılar.
Dünya futbolunda bir gerçek vardır; bir futbolcuyu ne kadar genç
yaşta yakalayıp, futbol kamuoyuna tanıtırsanız, o kadar başarılı
olursunuz. Yani bu, eğer 15 yaşında bir futbolcunun yıldız
olabileceğini anlayabilecek yeteneğe sahipseniz, o kadar iyi
antrenörsünüz demektir. Aksi taktirde bu durum, ya kaprislerinizin,
ya da duyu eksikliğinizin kurbanısınız demektir.
Fakat ortada bir başka gerçek daha var. O da, Nuri, Halil ve
Yıldıray gerçeği. Eğer bu üç futbolcuyu Avrupa Futbol Şampiyonası’na
götürmezseniz, Almanya’dan başka futbolcuyu Türkiye Ulusal A
Takımı’nda oynatamazsınız demektir. Çünkü yenilerin önlerinde kendi
geleceklerini görecekleri üç tane çok iyi! örnek durmaktadır.
Türkiye, her zaman kendi gerçeklerini yaşama kaderi ile baş başa
kalan, bir ülke konumundadır. Tabii ki bu durum haliyle bizlere
faturası uzun vadede ödenecek sonuçlar doğurmakta. Bazen de, az da
olsa kendimizle yüzleşmemizi sağlayacak sonuçlar da doğurmaktadır.
Bunun futbol da olması, bazılarımızın kızgınlığına sebep olsa da,
yine de yüzleşmenin iyi bir aksiyon olarak ortaya çıktığı
kanısındayım.
İşte üç büyükler. İşte Ulusal takım. İşte Şampiyonlar Ligi. İşte
UEFA Kupası ve işte karşımızdaki Avrupa liglerinde oynanan futbol
kalitesi. Son olarak işte bizim süper ligimiz. Nereye kadar
kandırıla biliriz söylermişsiniz tanrı aşkına.
Son bir gerçek ise; Türkiye Cumhuriyeti, yıkılan bir imparatorluk
üzerine kurulmuştur. Bizim cumhuriyet de imparatorlara değil,
demokrat, entelektüel, çağdaş liderlere yer olduğunu asla
unutmamamız gerektiği gerçeğidir.
Aksi taktirde dosyaları koltuğunun altına alıp hatıra olarak
saklamaktan başka çaresi olmayan imparatorlarla yüzleşmesinin
kaçınılmazlığını yaşamamızdır.