İbrahim
Altınsay ve Tigana... ibrahim altınsay...
Jean Tigana... Tigana, Bobo... Beşiktaşlı duruşu...
İbrahim
Altınsay
16
Mayıs 2005
Merci
pour le 'Tigana duruşu'
Şu sıralar futbolda iki mevsimi aynı
anda yaşıyoruz. 'Gidiyor' mevsimiyle, 'geliyor' mevsimini...
Jean Tigana'yı sonunda yolladık. Göbek atanlar, arkasına
teneke bağlayanlar, arabasıyla havaalanına götürmeye gönüllü
olanlar mı ararsınız?
Spor terbiyemizin en güzel örnekleri bunlar...
Neyse Zico, yönetimin paranoyalarına, terörüne ve abuk sabuk
transferlerine rağmen takımını şampiyon yaptı da sıyırdı.
Ya da sıyırmış gibi gözüküyor.
Çünkü Fenerbahçe tarihinde takımı şampiyon yapıp ikinci
sezonu tamamlayan bir tek Didi ile Daum var.
Mizah duygusuna hayran olduğum Gerets de fırsatı kaçırmamış;
adam yiyerek ayakta kalan parazit futbol düzenimizi yüzümüze
vuruyor: "Tigana gitti diye şimdi bana yüklenmeyin!"
2.5 milyon avroya
bir bardak su
Somuttan başlayalım. Yani paradan.
Tigana için 'Tazminatı var, onun için yönetim yollayamıyor',
'tazminatını almadan gitmez' deyip durdu bizim çokbilmişler.
Kulaktan dolma dedikodularla, "Transferlerden komisyon
alıyor" diye hüküm kesen hafiyeler oldu...
Kimseye kefil olacak değilim ama şüphe ve dedikodu üzerine
bir insanın mahkûm edilmesine, o insan düşmanım bile olsa,
karşı çıkarım.
Tigana'yı paragöz ilan edenler, Terim'e sözleşmesinin kalan
döneminin ücretlerini ödeyen Milan için "Mecbur verecek"
demişlerdi.
Şimdi bunlar bir kâğıda 2.5 milyon avro yazacak, altına
muhtemel primleri de ekleyecek sonra kendilerine soracaklar:
"Ben olsam bu paradan bir çırpıda vazgeçebilir miyim?"
Tigana bu paradan bir lafla vazgeçti. İşte 'Tigana duruşu'
bir.
Evet Tigana'nın yardımcılarıyla birlikte aldığı yıllık toplam
4 milyon avroya yakın ücret ülke ekonomisine göre çok yüksek.
Geleceği kurtaracak denilen Fulya'dan Beşiktaş'ın elde edeceği
yıllık gelirin neredeyse yarısı...
Ama bu ücreti Tigana zorla, kulisler yaparak, araya adamlar
sokarak almadı. Tersine, çaresiz hoca arayan Başkan Demirören'in
ısrarları ve "Her şey istediğin gibi olacak, bütün
yetkiler sende, al kulübü yeniden yapılandır" vaatleri
sonucu kabul etti.
Şimdi "Yardım etmesi gereken kişilerin sürekli kendisini
engellediğini" söyleyerek görevi bırakıyor.
Geldiği günden beri adama gıyabında demediğini bırakmayan
ama yüzüne bir şey söyleyemeyen yöneticiler de futbolcuların
hak ettiği alacakları ödemiyor ama Tigana'nın vazgeçtiği
miktarı da katıp transferde nasıl para saçacaklarını, kulübü
ne kadar daha borca batıracaklarını düşünüyorlar.
Tigana ise hukuken alabileceği halde, çalışmadığı için ahlaken
hak etmediğini düşündüğü parayı kulübe bırakıyor. İşte 'Tigana
duruşu', iki.
Az ama acıtıcı
Tigana göreve geldiğinde 'Tanıdığım Tigana' diye bir yazı
yazmıştım. "Yüzde yüz disiplin ister.
Saha kenarına sandalye atıp antrenman seyreden, futbolcuyla
laubali olan yöneticiye, futbol şubesi sorumlularına, çalışmayı
kaytaran futbolcuya tahammülü yoktur" demiştim...
Sonra Tigana'nın ilkelerinden adım adım ödün vermesini üzülerek
izledim. 'Tanıyamadığım Tigana' diye bir yazı da yazdım.
"Madem bu işe girdik, gidebileceğimiz yere kadar mücadele
edelim" diyordu herhalde.
"Takımı gençleştir" denildi. Bakın, son kupa finalini
bitiren 11'de İbrahim Akın'ı da sayarsanız altı genç futbolcu
vardı.
Elbette Bobo ve Serdar dışındaki futbolcuların lig düzeyinde
oyuncular olup olmadıkları tartışılır.
Bu altyapıdan nasıl futbolcu geldiğine bağlı bir sorun.
Tigana'nın altyapıyla ilgisi maç izleme düzeyinde kaldı.
Altyapıda 'başkancılık' oynayan ağalar, Tigana'nın sistemi
değiştirmesine izin vermediler.
Hocanın İbrahim Akın gibi futbolculara verdiği çalışma programı
ise, her seferinde işe karışan, hayatlarında çalışarak bir
şey kazanmamış adamlar tarafından sulandırıldı.
En önemlisi, "Genç ve uyumlu bir takım kuruyoruz"
dendi ama gösteriş için Ricardinho gibi bir halı saha futbolcusu
ve Fener'e nispet yapmak için Nobre gibi pozisyon bilgisi
olmayan bir oyuncu tepeden inme takıma sokuldu.
Nobre için neredeyse Bobo'dan vazgeçiliyordu...
Ricardinho'nun üzerine kurulu bir takımın kadro yapısı ve
oyun tarzı üzerine uzun boylu konuşmak bana kalırsa günümüz
futboluna haksızlık!...
Büyük paralar verip bir hocayı takımın başına geçiriyorsunuz,
sonra ona gerekli desteği vermiyorsunuz.
Üstüne üstlük bıktırıp kaçırtmaya çalışıyorsunuz. İşsiz
teknik direktörlerin, bazı yazarları ve yöneticileri alet
edip kaynattığı kulisler de cabası...
Teknik direktörle sözleşme imzalamak bir saniyelik iş. Yöneticilik
onlarla verimli bir çalışma ortamı oluşturmakta. Bizde yöneticiler
her şeyi biliyor zaten.
Hiç teknik direktör olmasa daha mutlu olacaklar ama sonra
başarısızlığı kimin üstüne atacaklar...
Beşiktaş Tigana döneminde iki Türkiye Kupası kazandı ve
şu anda ligde ikinci ya, merak etmeyin medyada, "Bu
kupaların Tigana'ya rağmen nasıl kazanıldığını, becerikli
yöneticilerin yerinde müdahalelerini" okursunuz bol
bol.
Tigana giderken kupaları falan gündeme getirmiyor.
Destek olması gerekenlerin engel olduğunu belirtiyor.
Kendisine bilgi verilmeden işler yapıldığını açıklıyor.
Görüşlerini sadece Başkan'a ve hatta Başkan'ın babasına
anlattığını söylüyor.
Yani kulüpte bir yönetim iradesinin kalmadığına, yetki kargaşası
olduğuna işaret ediyor. Kısa ama açıksözlü ve gerçekçi.
İşte 'Tigana duruşu' üç.
Duranlar ve duramayanlar Tigana, Gerets, Zico...
Bu futbol adamları bizim takımlardan gittiklerinde kariyerlerinden
bir şey kaybetmez ama her ayrılışta ülke futbolu bir şeyler
kaybeder.
Kavramlar sakatlanır, değerler aşınır. Dünya futbolundan
kopar, sadece bizim anladığımız bir dille konuşuruz bu oyunu...
Bugün bunu yaşıyoruz.
Ülke futbolu gibi Beşiktaş da her gün bir öncekine göre
kötüye gidiyor...
Futbol şubesi sorumlusunun 'moda bir lâf' dediği 'Beşiktaşlı
duruşu' var ya, koşullar ne olursa olsun bazı şeyleri yapmamayı,
ilke ve değerlerden ödün vermemeyi anlatır o kavram.
'Tigana duruşu', 'Beşiktaşlı duruşu'na ne kadar benziyor.
Yazarlar |
Özel Futbol Dosyaları |
Futbol Videoları
|
Futbol Haberleri
Canlı Radyo
Yayını ve Konuşamadıklarımız
|
Dünya Kupası
Özel
Çok
Özel Röportajlar
|
Tekinoktay Özel |
2007 Yılı Oskarları
Uydu Maç Yayınları
|