Hasan şaş, sarı kart, galatasaray , sarı kırmızı kart
sarı kart, kırmızı kart, büyükşehir, Nasrettin Hoca
Cahit Göveren
07 Aralık 2007
Hasan Şaş'ın Marifetleri
Hırsızın hiç mi suçu yok!
Galatasaray- Büyükşehir maçında olanları biliyorsunuz.
Dediklerimiz yavaş, yavaş çıkıyor.
Penaltılar artık verilmiyor.
Yalnızca, son dakika golleri seyrek
de olsa devam ediyor. Bu hafta sonu ise dananın kuyruğu
kopacak.
Zira Cim Bom Fenerbahçe’nin
mabedine misafir olacak. Kehanette bulunmuyoruz. Su
mecrasına doğru akıyor.
Bunu kimsenin engelleme şansı
yoktur. İddiamızı ortaya attığımızda, Fenerbahçe ile
Galatasaray arasındaki puan farkı dokuz idi.
Aranın nasıl kapandığını hep
birlikte gördük. Benim esas anlatmak istediğim mevzu başka.
Biliyorsunuz Hasan Şaş ismi ile
maruf futbolcumuz, okey dışarı oldu.. Maç boyunca hakeme
“beni at, beni at” diye defalarca hareketlerde bulundu.
Sanki takım kaptanıymış gibi,
kendisi ile ilgili olmayan faullerde havalara zıpladı.
Bağırdı, çağırdı. Sonunda papazı buldu.
Şimdi tarafsız düşünelim. Bu
arkadaşımız atılmayı hak etti mi? Hem de kaç kere.. Sarı
kartın var.
Üstelik bir iki hareketini de,
hakem es geçmiş. Sen gelip hakemin arkasından sarılıp,
kündeye getirmeye çalışıyorsun.
Arkadaşların araya giriyor, buna
rağmen hakeme doğru hücum ediyorsun. Bunun adı Sarı karttır.
Kusura bakmayın. Hakeme dokunmak, temas etmek, itmek, bunu
gerektirir. Ve en önemlisi hakemlerin bu konuda yorum yapma,
affetme gibi yetkileri yoktur.
Sarı ve Kırmızı kart varsa verilir.
Sana, bana göre de olmaz… Adam alışmış bedava penaltıya.
Belki de kendine göre haklı
sebepleri var! Dakikalar geçiyor. Hala ortada on bir metre
atışı yok! Takımı mağlup. Ne yapsın. Penaltılardan ve
hakemlerden sorumlu Devlet Bakanı sanki mübarek. Mızıkçı
çocuklar gibi, “İlla da penaltı” diyerek hakem amcasını
itip, kakıyor.
Ee, Hakem de Bostan korkuluğu
değil ya. Sonuçta canlı bir Adem oğlu. FİFA’nın
talimatlarını uygulamaya koyuyor. Vay sen misin?
Otomatik olarak bir maç oynamama
cezası alacakken, bu cezayı ikiye, üçe katlamak için
çabaladıkça çabalıyor.
Formda olduğunu, takımının
kendisine ihtiyacı bulunduğunu, sonraki maçın bir derbi
olduğunu göz ardı edip, arkadaşlarını yalnız bırakıyor.
İnşallah yönetim bu arkadaşın
sırtını sıvazlamaz!
Maçtan sonra dediklerine bakın?
Hazret kırmızı kartla oyun dışında kalınca, müsabakadan
sonra geçiyor mikrofonların karşısına verip veriştiriyor.
Yok, efendim Türkiye’de bu hakemler
olduğu müddetçe futbol oynamazmış. Devre arasında Avrupa’ya
gidecekmiş. Kimse kendisini istemiyormuş.
Peki, kendisinin hiç mi suçu yok?
Bütün maçlarda agresif hareketler, sağa sola saldırmalar.
İtirazlar.
Adam sanki Milli takımın bel
kemiği. Türkiye’nin sembolü. Giderse mahvolduk.
Tam enflasyonu dizginlemiş, borsayı
şaha kaldırmış, Avrupa Birliğine adım atmışken olacak iş mi?
Şimdi Avrupa Şampiyonası, Dünya kupası elemeleri var.
Bu zat-ı muhterem giderse ne
yaparız?. Vah ki ne vah! Git kardeşim. Kimin umurunda..
Avrupa’da oyna da gör.
Eğer iki maçı kırmızı kart görmeden
çıkarırsan Dünyanın en büyük futbolcususun…
Bakınız, bu arkadaşımız, yaklaşık
25 gün önce, yine bir maç sonunda neler söylemiş.” Hakemleri
artık eleştirmememiz lazım.
Gündemi hep işgal etmemeliler.
Onlar da insan. Hata yapmaları gayet normal. Ben hiçbir
hakemin bilerek, isteyerek bir takınım aleyhine karar
vereceğini düşünmüyorum”… Buyurun buradan yakın..
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!
“ El’e verir talkını, kendi yutar salkımı”.. Herkes
İnsanlığı değiştirmeyi düşünür. Ancak hiç kimse kendini
değiştirmeyi akıl etmez.
Ve Hoca Nasrettin!
Belki daha önce de anlatmış
olabiliriz. Ancak yine yeri geldi. Tekrar yazmakta bir
mahsur görmüyoruz.
Nasrettin Hoca’nın evine hırsız
girmiş. Sesleri duyan komşular ve Hoca adamı yakalayıp Kadı
Hazretlerinin huzuruna çıkartmışlar..
Önce Hoca dinlenmiş. Sözü bitince
kadı hazretleri başlamış bizim Nasrettin Hocaya söylenmeye.”
Bire Hoca. Kapını neden iyi
kilitlemezsin.. Pencereyi, bacayı, sağı solu iyice
kapatmazsın. Altınlarını, değerli eşyaların ortada
bırakırsın. Horul, horul uyur da gelen seslere dikkat
etmezsin.”…
Bizimki şaşırmış. Mağdur diye
geldiği huzurda nerede ise suçlu durumuna düşecekmiş.
Söz almış.” Haklısın Kadı
Hazretleri de, peki bu hırsızın hiç mi suçu yok!”… Hep
hakemler. Hep hakemler. Varsa da, yoksa da onlar..
Peki bu futbolcuların hiç mi suçu
yok?. Son bir söz daha.”Başkası düştümü,” Çürük tahtaya
basmasaydı”, deriz..
Kendimiz düşünce, bastığımız
tahtanın çürük olmasından şikâyet ederiz””…Kalın Sağlıcakla.
»
Cahit Göveren Ana Sayfa
Yazarlar
|
Futbol Videoları
Uydu
Maç Yayınları |
Canlı Radyo
Yayını ve Konuşamadıklarımız
Dünya Kupası
Özel
|
Çok Özel Röportajlar
|
Tekinoktay Özel
Türk
Milli Takımı Dosyası
|