Tuğrul AKŞAR
15
Ağustos 2006
Galatasaray nereye koşuyor . . .
Kulüplerimizin şirketleşme ve halka arz modellerindeki ciddi
yanlışlıklar, bugün onları içinden çıkılması zor sorunlarla
yüzyüze getirdi.
Özellikle büyük finansal sıkıntı içindeki kulüplerimizin yanlış
şirketleşmeden ve gelir ağırlıklı halka arz modellerinden
kaynaklanan hatalarıyla, her yıl milyonlarca doları temettü
ödemesi olarak kulüp dışına transfer etmek zorunda kalmaları,
orta ve uzun vadede kulübü aktif varlığı bakımından olumsuz
etkileyecek bir gelişme.
Futbol pastasının paylaşım sürecinde yeni futbol ekonomisi
bir yerde kulüplerde şirketleşmeyi de zorlar duruma geldi.
Şirketleşen kulüplerin sevk ve idaresinde gösterilen mali
performans, yeşil sahaların dışında, hisse senedi piyasasında
da şirkete/futbol kulübüne büyük avantajlar sağlayabiliyor.
Ancak burada "şirketleşen her kulüp başarılı olabiliyor
mu ya da oldu mu?" Sorusunu sorabiliriz. Bu soruya da
ne yazık ki, rahatlıkla evet yanıtı veremiyoruz.
Şirketleşmek her zaman çıkar yol olmayabiliyor. Ya da yanlış
şirketleşme ve yanlış halka arz modeliyle sermaye piyasalarına
açılmak, kulüpleri çok ciddi finansal krizlerin içine itebiliyor...
Bu kapsamda Man.Utd. belki de şirketleşen ve sermaye piyasalarına
açılan en başarılı örneklerden birisi olarak karşımıza çıkıyor.
Ne var ki, 2005 yılında Man.Utd.'ı 1.2 milyar dolara satın
alan Malcolm GLAZER, bir süre sonra Man.Utd.'ı Londra Borsası'ndan
çekti.
Şirketleşen futbol kulüpleri içinde gerek büyük hissedarın
mali yapısındaki olumsuzlukların kulübe yansıması (Vittorio
Ceccoi Gori- Fieorentina; Parmalat- Parma; Uzanlar- İstanbulspor
ve Adanaspordan); gerekse kulübün şirketleşmesindeki yanlış
politikalar ve sportif başarısızlık nedeniyle bir türlü gelmeyen
mali başarı sonucunda borç batağına saplanan ve iflas eden
o kadar çok kulüp var ki, bu noktada başarısızlığın futbolun
şirketleşmesinden mi yoksa şirketleşme yöntemlerindeki olumsuzluklardan
mı kaynaklandığını iyi irdelemek ve analiz etmek gerekiyor.
(Bu konuya Futbol Ekonomisi kitabımızda oldukça geniş bir
yer ayırdık.)
Ülkemizde Şirketleşme ve Halka Arz
Ülkemizde futbol kulüplerinin gelirlerini maksimize edebilmek
amacıyla, şirketleşme çalışmalarına 1980'li yıllarda başladıklarını
görüyoruz. Bu süreçte kulüpler bir yandan profesyonel futbol
şubelerini kurdukları anonim şirketlere devrederken; diğer
yandan ilave gelir kaynağı yaratmak amacıyla Ürünleştirme
Şirketi, Gayrimenkul yatırım Ortaklığı ve yatırım Şirketi
gibi şirketler kurma yoluna yöneldiler.
Şirketleşme Gerekçeleri
Kulüpler sermaye piyasalarına
açılmanın bir aracı olarak şirketleşmeyi tercih ediyorlar.
Şirketleşmek aynı zamanda dernek statüsünden de kurtulmak
anlamına geliyor. Bugün Avrupa'nın çoğu ülkesinde olduğu gibi,
ülkemizde de futbol kulüpleri genellikle dernek statüsünde
sportif etkinliklerini sürdürüyorlar. Günümüzde dernek statüsünde
faaliyetlerini sürdürmenin bazı avantaj ve dezavantajları
bulunuyor.
Dernek statüsünde faaliyet
gösteren kulüpler sahip oldukları vergisel avantajların yanı
sıra, devlete ait kuruluşlardan yardım alabilme; taşınmaz
edinebilme; izin almaksızın yardım ve bağış toplayabilme haklarına
sahiptirler.
İlk şirketleşen
kulüpler ve halka arz yöntemleri
Ülkemizde ilk şirketleşen kulüpler
olarak karşımıza Malatyaspor, Vanspor, Adanaspor, İstanbulspor,
Çanakkalespor, Karşıyaka, Antalya ve Siirtspor çıkıyor. Ancak
sözkonusu kulüplerimiz ne yazık ki hisselerini borsaya açma
başarısı gösteremediler.
Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve
Trabzonspor ise "kamuya yararlı dernek" statüsünü
terketmeden, yukarıda belirttiğimiz şekilde gelir sağlamaya
yönelik yeni yapılanma içinde oluşturdukları ekonomik yapıları
şirketleştirerek, halka arz yoluna gittiler.
Galatasaray
Galatasaray Spor Kulübü'nün özellikle
profesyonel futbol takımının son yıllarda elde ettiği başarılarının
devamını sağlayacak ticari faaliyetlerin yürütülebilmesi amacıyla
1997 yılında Galatasaray Spor Kulübü'nün %99,99 oranında ortaklığı
ile Galatasaray Sportif A.Ş. kurulmuştur. Galatasaray Sportif
A.Ş. 2 milyon 35 bin YTL olan mevcut ödenmiş sermayesinin
%16'sını ortak satışı olmak üzere 14-15 Şubat 2002 tarihinde
halka arz etmiştir.
Öncelikle Galatasaray'ın kurduğu Sportif A.Ş.'ne kulüp, ayni
sermaye olarak TV yayın hakları, reklam gelir hakları, forma
ve sponsorluk hakları, Avrupa maç gelirleri, ürün satış hakları
ve internet gelirlerini koymuş durumdaydı.
Yani Ali Sami Yen stadı gelirleri dışında hemen hemen tüm
gelirler, bu şirkete devredilmişti. Galatasaray Sportif'in
ikinci büyük ortağı olan Ünal AYSAL'ın 2006 Mart'ta elinde
bulundurduğu %21.05'lik payı, Nisan ayında 38,6 milyon dolara
yabancı fonlara satması üzerine, Kulübün Sportif A.Ş.'deki
payı %62.95'e düşmüş; İMKB'de işlem gören hisse oranı da %16'dan
%37.05'e yükselmişti. Bu işlemler yapılırken (yabancı fonlara
hisseler satılırken) Galatasaray sportif yönetimi, bu işlemler
sonucunda şirketin mevcut gelir-gider yapısının değişmeyeceğini
taahhüt etmişti.
Yönetim, önceki yıllarda olduğu gibi maksimum karın temettü
olarak dağıtılacağını ve hiç bir şekilde kredi borcu altına
girilmeyeceğini taahhüt etmişti.
Galatasaray'ın Yanlıştan Dönmesi
5 Ağustos'ta gazetelerin ekonomi sayfasına
bir haber düştü...Bu haber ile Galatasaray'ın borsadaki şirketi
Sportif A.Ş.'nin, ana hissedarı konumundaki Futbol A.Ş. ile
birleşmeyi planladığı duyuruluyordu.
Bu haberi bazı spekülatörler önceden haber almış olacaklar
ki, borsada satışa geçmişler ve senedi taban yaptırmışlardı.
Nitekim Galatasaray sportif'in senedi bugün itibariyle de
hala belini doğrultabilmiş değil. 3 Ağustos itibariyle 120
YTL'den kapanan Sportif A.Ş.'nin hisse senedi, birgün sonra
4 Ağustos Cuma'yı %17.5'luk bir düşüşle 99 YTL taban fiyattan
kapadı. Bu satırları yazdığımız tarih itibariyle hisselerin
fiyatı %10 daha düşerek 89 YTL'ne geriledi. Kısacası bu haber
sonrası Galatasaray hisselerindeki düşüş % %25, 83'i bulurken;
piyasa değeri de 153,6 milyon dolardan 122,1 milyon dolara
gerilemiş oldu. Bu çok büyük bir düşüş şüphesiz.
Gazetelerin duyurduğu şekilde bir kararın
alınması aslında Galatasaray için kaçınılmaz bir zorunluluk...
Bunun çok önemli gerekçekeleri var.
Nitekim biz bu konuya hem 2005'te yayınladığımız Endüstriyel
Futbol'da, hem de 2006 Haziran'ın da yayımladığımız Futbol
Ekonomisi isimli kitaplarımızda değinmiş, konunun ciddiyetle
üzerinde durulması gerektiği uyarısında bulunmuş ve şu tespiti
yapmıştık:
"...Galatasaray ve Fenerbahçe
Sportif A.Ş.'lerin dağıttıkları temettü tutarları bugün itibariyle
halka arz gelirlerini aşmış durumda. Bu durum net olarak aşağıdaki
tabloda da görülüyor.
Bu süreçte kulüp dışına transfer olunan temettü bedelleri
ise halka arz gelirlerini ulaşmış vaziyette. Üçüncü kişi ya
da kurumlara ödenen temettüler, resmi olarak kulüp dışına
fon transferi anlamına geliyor. Oysa, kulüp dışına transfer
olunan bu bedellerle, kulüplerimiz kendi gereksinimlerini
karşılayabilir ve buradan elde olunan kaynaklarla çok iyi
transferler yapabilirlerdi. Kulüp dışına temettü ödemesi altında
transfer olunan bu bedeller aynı zamanda astronomik bir borçlanma
maliyetini oluşturuyor.
Yakın bir gelecekte Sportif A.Ş.'lerin kulüp dışına yaptıkları
nakit temettü ödemeleri, halka arz gelirlerinin üzerine çıkacaktır.
Bu gelişim, yani halka arz gelirinin üzerinde kulüp dışına
temettü dağıtımı, bugün hayatın olağan akışına ve realiteye
aykırı bir gelişimi ifade ediyor. Bu temettü dağıtım politikasının
varacağı kaçınılmaz son, uzun vadede kulübün aktifinin erimesi
ve mali bünyenin dışarı aktarılan fonlar nedeniyle giderek
zayıflamasıdır.
Sermaye piyasalarında hisse senetlerine yatırım yapan hiçbir
mali yatırımcıya sene sonunda temettü garantisi verilemez.
Aksi halde bu tür enstrümanlar, hisse senedi olmaktan çıkar,
gelir ortaklığı senetlerine dönüşürler. Ki bu durum için hisse
senedi ihraç etmeye gerek bulunmamaktadır. Daha farklı finansman
yöntemleri kullanılarak, kulübe fon tedarik edilebilir."
Galatasaray ve diğer kulüplerimizin
halka arzdan bu yana ödedikleri temettülere ilişkin oluşturduğumuz
tabloyu birlikte değerlendirelim.

Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere
en yüksek temettü dağıtımını gerçekleştiren Sportif A.Ş. olarak
karşımıza Galatasaray Sportif A.Ş. çıkıyor. Şubat 2002 ile
28 Kasım 2005 arasında Galatasaray Sportif A.Ş.'nin (halka
arzdan bu yana) dağıttığı toplam temettü tutarı 137.843.528
YTL'ne (91.8 Milyon Dolar) ulaşmış vaziyette.
Galatasaray buna göre yıllık ortalama 34,4 milyon YTL (24.6
milyon Dolar) nakit temettü ödemesi gerçekleştirmiş. Kulüp
dışına yapılan temettü ödemeleri toplamı ise halka arzdan
bu yana 14.703.310 USD'a ulaşmış görünüyor. Bir başka ifadeyle,
Galatasaray halka arz gelirinin yüzde yetmişbirini, kulüp
dışında üçüncü kişilere nakit temettü olarak ödemiş...
2006
yılı itibariyle dağıtılan 35 milyon YTL (yaklaşık 25 milyon
dolar) temettüyü de eklediğimizde; toplam temettü tutarı 116,9
milyon dolara yükselirken, kulüp
dışına transfer olunan temettü tutarı ise kümülede 18,7 milyon
dolara ulaşıyor. Yani en son dağıtılan temettü tutarını da
önceki yıllarda dağıtılan temettülere eklediğimizde, halka
arzdan bu yana geçen dört yıllık süre içinde kulüp dışına
transfer olunan temettü tutarı 18.7 milyon dolara ulaşıyor.
Bu tutar 20,5 milyon dolarlık halka arz gelirinin %91'ini
oluşturuyor.
Yani Galatasaray Sportif A.Ş. dört yıllık süre içinde döviz
bazında ortalama yüzde 22.75 gibi astronomik bir faiz oranıyla
borçlanmış...yapılan temettü ödemeleri bunu ortaya koyuyor...
Sportif A.Ş.'lerin Temettü Dağıtım
Politikasının Eleştirisi
Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor Sportif A.Ş.'lerin
''Gelir Ağırlıklı'' bir modelde hisselerini halka arz ettikleri;
bu şirketlerin her türlü giderden arındırılmış ve gelir yoğunluklu
mali bir yapılanmaya yöneldikleri görülüyor.
Giderlerin kulüp bünyesinde kalması, bu sportif a.ş.'lerin
yüksek oranda temettü yaratmalaraına olanak sağlıyor. Bu haliyle
borsada işlem gören sportif a.ş.lerin hisse senetleri, mali
yatırımcı açısından son derece cazip hale geliyor.
Bu modellerin yatırımcısına kısa vadede yüksek getiri sağlaması,
şirketlerin ana sözleşmelerindeki düzenlemelerden kaynaklanıyor.
Öyleki, Fenerbahçe Sportif A.Ş. ana sözleşmesinde yıllık giderlerin,
gelirlerin yüzde onundan fazla olamayacağına ilişkin düzenleme
bulunuyor.
Giderlerin kulüpte, gelirlerin sportif a.ş.de olduğu bu şirket
modeli, haliyle sportif a.ş.leri yüksek kapasiteli temttü
şirletleri haline dönüştürmüştür. Nitekim, Galatasaray Sportif
A.Ş.'nin 31.05.2006 tarihi itibariyle yıllık net karı 35 Milyon
YTL olarak gerçekleşmiş ve bu kar Genel kurulda alınan karar
gereğince temettü olarak dağıtılmıştır.
Fenerbahçe ve Trabzonspor da aynı şekilde, giderlerden arındırılmış,
gelir yoğunluklu bir şirket yapılanmasıyla İMKB'ne girmiştir.
Öyle ki, bu iki şirkette giderlerin amortismanlar düşüldükten
sonra kalan kısmın gelirlerin yüzde onunu geçemeyeceği de
ana sözleşmeyle garanti altına alınmaktadır.
Özellikle hisse senedi yatırımcısı açısından, bu üç şirketin
hisseleri, BJK'nın hisse senedine göre daha cazip görünmektedir.
Bu şirketlerde, gelirlerin şirket içi, giderlerin ise şirket
dışı gösterildiği iş modelleri söz konusu olduğu için, halka
arzların bu üç şirket için başlangıçta oldukça karlı olduğunu
söyleyebiliriz.
Ancak şirketlerin halka arzdan bu yana geçen üç-dört yıllık
süre içinde halka arz geliri üzerinde temettü ödemesi gerçekleştirdiklerini
görüyoruz.
Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor Sportif A.Ş.'lerde,
giderler kulüpte kalırken; gelirler ise yatırımcı ile paylaşılmaktadır.
Bu durum mali yatırımcılar açısından bakıldığında son derece
karlı ve verimli bir durum oluşturmasına karşın; kulüpler
açısından ciddi birer mali külfete neden olmaktadırlar.
Bu durum aslında her üç kulübün de geleceklerini ipotek altına
almalarından başka bir anlam ifade etmiyor.
Beşiktaş sportif a.ş. ise yatırımcıları "kulübün nimet
ve külfetine" ortak ederek, temettü dağıtmaktadır.
Galatasaray'ın kulüp olarak çok ciddi finansal darboğaz içinde
olmasına karşın, sportif a.ş.'nin her tarafından para fışkırması
ve bugüne kadar kulüp dışına 18.7 milyon dolar temettü ödemesi
gerçekleştirmesi izah edilebilir durum değildir.
Sportif A.Ş.'lere ilişkin detaylı analizimiz aslında bir durum
tespitinden ibarettir. Uygulamada ve teoride yapılan bazı
yanlışlıklar, futbolumuzun geleceğini etkileyebilecek önemli
bir role sahiptir. Kulüplerimiz borç batağındayken, Sportif
A.Ş.'lerin çok yüksek karlılık ve sağlam özkaynak temelinde
faaliyetlerini sürdürmeleri, Sportif A.Ş.'leri adeta ''sanal
şirketler'' haline getirmektedir.
Bir yandan borç batağından kurtulmaya çalışan Spor Kulüpleri,
diğer yandan bu kulüplerin her tarafından para fışkıran Sportif
A.Ş.'leri…Bu çelişki ne yazık ki, Sportif A.Ş.'lerin daha
baştan yanlış konumlandırılmaları ve yapılandırılmalarından
kaynaklanan bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yanlış
uygulamanın karşımıza çıkarttığı en çarpıcı özelliklerinden
birincisi: Spor Kulübünün borç batağındayken, Sportif A.Ş.'lerin
''temettü'' dağıtmaları; ikincisi ise, halka arz gelirinin
üzerinde temettü dağıtımın gerçekleştirilmiş olmasıdır.
Endüstriyel futbolun günümüzde şirketleşmeyi örtülü de olsa
teşvik etmesi anlaşılır bir durumken; kulüplerimizin yanlış
şirketleşme ve bu hatalı yapılanma üzerinde halka arza yönelmeleri,
kulüplerimizi "dönülmez akşamın ufkuna" getirmiştir.
Galatasaray Sportif'in Mali Performansı
Galatasaray Sportif A.Ş.'nin Faruk SÜREN döneminden başlayan
serüveninde hisse paylarının değişimini yukarıda açıklamıştık.
Bu süreçte, Galatasaray Sportif'in yönetim hisselerinin AIG'den
alınabilmesi için Özhan CANAYDIN yönetimi bu hisseleri Galatasaraylı
iş adamı Ünal AYSAL'a "geri alım vaadi" temelinde
rehnederek, yaklaşık 32 milyon dolar civarında bir fon sağlamış
ve bu fon sayesinde bu hisseleri AIG'den geri almıştı.
Ünal AYSAL'ın 2006 yılının Mart'ında elinde bulundurduğu %21.05'lik
payı kulübe geri vermek istemesine karşın, kulübün bu hisseleri
alabilecek yeterli kaynağı bulamaması üzerine, Ünal AYSAL
kendisine rehinli hisseleri Nisan 2006'da 38,6 milyon dolara
yabancı fonlara satmıştı.
Bu satış sonucunda Kulübün Sportif
A.Ş.'deki payı %62.95'e düşmüş; İMKB'de işlem gören hisse
oranı da %16'dan %37.05'e yükselmişti. Yabancı fonlar içerisinde
dünyaca ünlü bir spekülatör George SAROZ da bulunuyordu.
Galatasaray'ın AIG'den kalan ve Ünal Aysan'a devredilen yüzde
21,05 oranındaki hisseleri dünyanın en büyük yatırım bankalarının
fonlarına 120 YTL'den satılmıştı. Hisselerin yabancı fonlara
satılırken, Galatasaray sportif yönetimi bu işlemler sonucunda
şirketin mevcut gelir-gider yapısının değişmeyeceğini; önceki
yıllarda olduğu gibi karın azamisinin temettü olarak dağıtılacağını
ve hiç bir şekilde kredi borcu altına girilmeyeceğini taahhüt
etmişti.
İki şirketin birleşmesi, doğal olarak
Sportif A.Ş.'yi salt "gelir ağırlıklı" şirket yapısından
kurtaracak, şirketin giderleri de gelirlerinden mahsup edilebilecektir.
Bu ise daha az temettü dağıtımı ve kulüp dışına daha az fon
transferi anlamına geliyor. Bu haliyle Galatasaray Sportif,
Beşiktaş Sportif'in yapısına benzer bir yapıya kavuşmuş olacaktır.
Bu durum Galatasaray Sportif açısından
daha önceden gelinmesi gereken noktayı gösteriyor. Bu şekilde
"giderler kulübün sırtında, gelirler Sportif A.Ş.'de"
uygulaması da kendiliğinden son bulmuş olacak... Tüm futbolcuların
lisanslarının şirketin bünyesine geçecek olması, Sportif A.Ş.'yi
de "sanal şirket" olmaktan çıkartacaktır. Ancak
bu noktada ortaya çıkacak hukuki sorunlar nasıl aşılacaktır?
Bu da ayrı bir yazı konusu...
Çünkü Sportif A.Ş.'nin bireysel ve kurumsal yatırımcılara,
halka arz aşamasında önerdiği ve taahhüt ettiği şirket yapısı
ve temettü dağıtım politikasının aksine bir uygulama içine
girilmesi, ticari faaliyetler kapsamında değerlendirildiğinde
Sermaye Piyasası ve Türk Ticaret Kanunları açısından bir engel
oluşturmuyor. Ancak özel hukuk bakımından ciddi problemlerin
çıkması kuvvetle muhtemel görünüyor.
Mevcut durumda çok yüksek temettü dağıtan
Sportif A.Ş.'nin, Futbol A.Ş. ile birleşmesi durumunda, birleşilecek
şirketin gider ve borç yükünün fazla olması, Sportif A.Ş.'nin
temettü yaratma kapasitesi ciddi ölçüde düşürecek gibi görünüyor.
Bu olumsuzluğu daha önceden gören mali yatırımcıların, hisse
senedinde satışa yönelmeleri, senedin kısa süre içinde çok
ciddi değer yitirmesine neden oldu.
Olası Sorun ve Sıkıntılar...
Galatasaray Spor Kulübü'nün bugün içinde bulunduğu finansal
sıkıntı ve sorunlar dikkate alındığında, Galatasaray'ın bu
hamlesi Kulüp için son derece anlamlı ve yararlı bir uygulama
olacak gibi görünüyor. Nitekim, Galatasaray Kulübü'nün 2002'den
bu yana kulüp dışında üçüncü kişilere dağıttığı temettü tutarının
18,7 milyon dolara ulaşması, uygulamanın daha baştan sakat
doğduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Çünkü hiç bir şirket bu denli yüksek bir borçlanmayla faaliyetlerini
finanse edemez. Galatasaray'ın halka arzdan elde ettiği gelirini,
dört yılda ödediği nakit temettülerle sıfırlamasının maliyeti
kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir durum değildir.
Bugünkü durumda yıllık ortalama 5 milyon dolar gibi bir rakamı
temettü olarak üçüncü kişilere ödeyen kulübün katlandığı finansman
(borçlanma) maliyeti döviz bazında yüzde yirmiiki gibi inanılmaz
bir faiz oranına karşılık geliyor.
Bu finans maliyeti kulübün geleceğini ipotek altına alan,
orta ve uzun vadede aktifini eriten, sportif ve mali başarının
önünü kesen sürdürülemez bir durumdu. Nitekim Galatasaray
Spor Kulübü şimdi böyle bir maliyetten kurtulmanın yollarını
arıyor, biraz gecikmiş te olsa...
Galatasaray Spor Kulübünün, Sportif
A.Ş. ile Futbol A.Ş.'ni birleştirme plan ve programı doğru
bir hamle olmakla birlikte, zamanlama konusunda Kulübün hata
yaptığı düşünülebilir. Gerçekten de bu hisselerin halka arzında
bu kararın alınması ve uygulanması en doğru zamanlama olacaktı.
Ancak bu hisselere o zaman yeterli talep gelir miydi? Bu da
ayrı bir durum tabi ki.
Birleşme ile birlikte sermaye yapısındaki
değişime paralel olarak yüzde 37.05 olan halka açıklık oranında
da yüzde 10 civarında bir gerileme de gözlemlenebilir.
Ancak borsada işlem gören hisselerin yaklaşık yüzde sekseninin
yabancıların elinde olması, yabancı fonların Türkiye'ye ve
spor kulüplerinin bundan sonraki halka arz ve hisselerine
ilişkin işlemlerinde ciddi kuşkuların oluşmasına neden olabilir.
Ayrıca Nisan ayında yüzde 21,05 hisseyi
satın alan 14 kurumsal yabancı yatırımcıya henüz temettü ödemesi
yapılmadığını ve kulübün taahhüdünü de dikkate alırsak, yabancı
fonların temettü durumu ne olacaktır? Bunu da ayrıca değerlendirmek
gerekecektir.
Bir başka önemli konu da, Galatasaray
Spor Kulübü genellikle finansman gereksinimini, Sportif A.Ş.nin
dağıtacağı temettü bedellerini temlik etmek suretiyle kendisine
finansman olanağı sağlıyordu. Bu durumda temettü yaratma kapasitesienin
düşecek olması, otomatikman bu olanağı ortadan kaldırıcı bir
etki de yapacaktır.
Şüphesiz ki, borsada işlem gören hisselerin
takas verilerine göre yüzde seksenini elinde bulunduran yabancıların
bu birleşmeye verecekleri tepki çok önemli.
Ve öyle görünüyor ki, Galatasaray yönetimini önümüzdeki günlerde
hukuk bakımından sıkıntılı günler bekliyor. Ancak Galatasaray'ın
yapacağı başka çıkar yolu da yok gibi görünüyor.
Tek ve ideal çözüm yolu ise bu hisselerin kulüpçe geri alınarak,
borsa kotasyonundan çıkartmak. Ama bunun için de minumum yüzmilyon
dolar gerekiyor. 20.5 milyon dolara halka arz edilen hisselerin
geri alınabilmesi için yüzmilyon dolara yakın para bulmak
gerçekten ibret verici bir durum.
Bugün Galatasaray'ın başına gelen bu
durum, borsadaki diğer kulüplerimiz Fenerbahçe ve Trabzonspor
için de uzak bir ihtimal değil...
Sözkonusu kulüplerimiz de er ya da geç yanlış şirketleşme
ve halka arz modelinin yarattığı bu karabasanı yaşayacaklar...Başka
çare yok. Kulüp dışına bu denli yüksek temettü ödemeleri devam
ettiği sürece, bu kulüplerimizin aktifleri eriyecek ve giderek
finansal sıkıntı yaşar duruma geleceklerdir.
Finansal sıkıntının yeşil sahalara izdüşümü ise sportif başarısızlıktır.
Bu kısır döngüden kulüplerimiz nasıl kurtulacaklar?
Şimdilik bu soruya yanıtı, Galatasaray'ı izleyerek öğreneceğiz.
»
Tuğrul Akşar
Ana Sayfa

Yazarlar |
Özel Dosyalar |
Futbol
Videoları
Uydu
Maç Yayınları |
Canlı Radyo Yayını
ve Konuşamadıklarımız
|
Dünya Kupası Özel
|
Çok Özel Röportajlar |
Tekinoktay
Özel

|