Futbol Medyası Fatih Terim Ersun Yanal sinyor
Terim Şenol Güneş
Hakan Şükür Hagi Taffarel Popescu
Erkut Tekin
14
Eylül 2007
Futbol Medyası işte bu!…
Kolay sanılan bir rakibin yaşattıklarına
bakın hele.
Düne kadar Sinyor Terim'in yılmaz savunucuları olan kalemlerin
hemen hepsi şimdi hesap soruyorlar.
Ama bu işte bir yanlışlık yok mu sizce
de? Kumdan inşa edilen kaleler, Malta'da ki dalgalara bu kadar
mı dayanıksızdı?
Televizyonlarda yapılan yorumları ve
gazetelerdeki yazılanları okuduktan sonra bu maçın sonucunun
beni hiç ilgilendirmemesi gerektiğini fark ettim.
Nasıl bir spor medyası içerisinde
yaşadığımızı ve insanların nasıl küçüldüğünü başka hiçbir
örnek bu derece iyi anlatamaz sanırım.
O halde tartışmayı skor üzerine değil
de, medya ve kalemler üzerinde yapmak, daha doğrusu bu yaman
çelişkiyi yaratanları tartışmak gerekli diye düşünüyorum.
Bir zamanlar Galatasaray tesislerine
girebilmek için Fatih Terim'e yalvar yakar şirinlikler yapanlar,
hatta takımın Avrupa yada deplasman maçlarındaki uçağa binebilmek
adına methiyeler düzüp, büyüksün hocam diyenler, şimdi öfke
kusuyorlar.
Hâlbuki ne öfkelendikleri Fatih Terim
de bir değişiklik vardı, ne de milli takım oyuncularında.
Her şey aynıydı.
Hatta düne kadar takındıkları yalama karakterleri bile aynıydı
bu medya efelerinin.
Yarattıkları fenomeni şimdi imhaya
uğraşıyorlar topyekun. Aslına bakarsanız bunun böyle olacağı
belliydi ama şimdi olacağı belli değildi.
Milli takımın iyi bir seriyle başlaması,
rakiplerinin ise dağınık bir görüntü çizmesi bu tablonun gecikme
nedeniydi.
Diğer bir neden ise (ki hala olgunlaşmamıştır), Fatih Terim'in
yerine koyulacak yeni bir prensin Türk futbolunda bulunamayışıdır.
Zaten eğer bulunmuş olsaydı, yapılan
eleştirilerin devamında mutlaka bu kişinin adı geçer ve ufak
ufak darbenin zemini hazırlanırdı. Evet darbe!
Şenol Güneş'in Dünya Kupası üçüncülüğünden
sonra nasıl altının oyulduğunu hatırlayın.
Saçlarının taranmasından tutunda, çapsızlığına kadar varan
futbol harici eleştirilerin hepsinden nasibini almıştı.
Çünkü o süreçte birileri Ersun Yanal'ın
pazarlamacılığına soyunmuştu.
Genç, hedefleri olan, modern futbolu bilen ve hepsinden önemlisi
zamanı geldiğinde rahatça harcanabilecek bir teknik adamdı
Yanal!
Öylede oldu zaten. Bugün her kötü oynadığı
maçtan sonra Hakan Şükür futbolu ne zaman bırakacak diye soran
adamlar, Ersun Yanal, Hakan'ı milli kadrosuna almadığı için
bir kalemde silmişlerdi.
Bunların hepsi birer darbeydi.
O dönemde Galatasaray'dan kovulurcasına yollanan Fatih Terim'i
milli takımın başına getirenler, eminim böylesi bir sürecinde
hesabını yapmışlardır.
Fatih Terim'in kariyerini tartışmak
futbol cahilliğidir.
Ancak bu böyleyken o dönemde ki Galatasaray'ı tartışmamakta
cahillik olur.
Tüm Galatasaray orta sahasını, Hagi'yi, Taffarel'i ve güçlü
bir Hakan Şükür'ü ele almadan Fatih Terim portresini çizemeyiz.
İyi bir teknik adam, iyi bir kadro ve iyi bir kulüp yönetimiyle
farkını ortaya koyar. O dönemki Galatasaray'da bunların hepsi
vardı.
2002-2003 sezonunda ki ikinci Galatasaray macerasında ise
tam bir hayal kırıklığıydı Terim.
Çünkü takım dağılmış, Hagi futbolu
bırakmış ve Galatasaray Kulübü kötü yönetilmeye başlanmıştı.
Bugün 6-0 la ve 150 milyon dolarlık mali çıkmazlarla hatırlanan
bir dönemdir o dönem.
Şimdi Sinyor Terim yeni bir krizle
karşı karşıya.
Eskiden sadece Galatasaray medyasının birkaç kalemiyle uğraşması
gerekirken, şimdi bütün spor medyası ona karşı.
Oysa milli takımın problemi sadece Fatih Terim değildir.
Aslında vasat futbolculardan oluşan
bu takımın başında Sir Ferguson ya da Mourinho'da olsa bir
şey fark etmez.
Çünkü kötü bir takımın yanı sıra, devamında kötü yönetilen
bir federasyon ve karaktersiz bir futbol medyası var.
Özetle söyleyecek olursak, yıllardır
Terim'in karizmasıyla ezilen futbol medyasının intikam sesleridir
bu sesler.
Yoksa ne Malta beraberliği nede Terim'in yetersizliğidir neden.
Keşke öyle olsaydı ama değil işte!
|