Almanya
2006 Evimizde Oynama Fırsatı Kaçmamalıydı . . .
2006 yılında ki Dünya
Kupası'nın hangi ülkede olacağını saptayacak seçim bittiğinde
verilen kararın Almanya lehinde olması Almanlar'dan sonra
herhalde en çok bizi sevindirmişti.
(Ben kendi adıma sevincimden uçmuştum) Çünkü 2,5 milyon üzerinde
Türk'ün Almanya'da yaşadığını ve buna Avrupa'nın diğer ülkelerinde
yaşayan Türkler'in de ekleneceğini düşünürsek Almanya 2006
bizim için tam anlamıyla ev sahibi gibi olacağımız bir Dünya
Kupası olacaktı. Ayrıca o muhteşem statlarda maçlar oynayacak
1 ay boyunca süren bir festivalin bir parçası olacaktık.
Ama ne yazık ki bu fırsatı en başından yapılmaya başlanan
hatalarla elimizden kaçırdık. Şimdi belki de İsviçre maçlarında
yaratılan ortam bazında yapılan hatalarla ve buna bağlı olarak
alınacak cezalarla Avrupa Şampiyonası'na da veda edeceğiz.
Almanya 2006'ya gidememe yolunda ilk hataları Haluk Ulusoy
Federasyonu yaptı. Şimdiye kadar hiç bir kulüpte iyi futbol
oynattığı söylentisinden başka bir başarısı olmayan Ersun
Yanal'ı teknik direktörlüğe getirdi.
Ersun Yanal o aşamada o göreve gelebilecek aşamayı kaydedip
o kapasiteye ulaşmamıştı.
Artık sakız haline gelmiş Hakan Şükür polemikleri Ersun Yanal'ın
tutum hatasının sonuçları idi.
Ulusoy Federasyonu ise maç takvimi açıklandığında ilk maçımız
olan Gürcistan maçını neredeyse Gürcistan'da oynatmak istercesine
onların rahatça seyahat edebileceği Trabzon'a vererek rakibe
büyük avantaj sağladı ve güle oynaya her koşulda yenmemiz
gereken Gürcistan'ı Ersun Yanal'ın da tatktik hatalarıyla
berabere "kaybedip" dezavantajla elemelere başladık.
Daha sonraki süreçte olanlar ise hepimizce malum. Levent Bıçakçı
federasyonu orada olmayı hak etmemesine rağmen Ersun Yanal'ı
çok anlamsız ve komik bir nedenle görevden aldı.(Olimpik takımın
maçını izlemeye gitmemişti) Ersun Yanal eğer görevden alınmak
isteniyorsa en azından bir maç sonrası başarısızlık nedeni
ile görevden alınmalıydı veya elemeler bitene dek hiç alınmamalıydı.
Daha sonra Fatih Terim geldi ve 2. olarak aldığı takımı yine
2. olarak baraj maçlarına getirdi. Fatih Terim'in Milli Takım'ın
başına gelişi her ne kadar umut vaat ediyor gibi gözükse de
Fatih Terim İsviçre maçlarında ki futbol dışı unsurları ona
hiç yakışmayacak şekilde devreye sokmasıyla büyük hayal kırıklığı
yaratmıştır.
Kendisi alacağı ceza neyse sonuna kadar hak etmiştir. Hatta
kendisi ve bu işin tüm sorumluları bu görevlerini bırakma
erdemini en azından göstermelidirler.
Şu da bir gerçek ki Almanya 2006'da Türkiye'nin olmaması Türkiye'nin
çok büyük kaybıdır. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz
gibi bu Dünya Kupası harika bir ortamda festival havasında
oynanacak ve bu harika ortamda Milli Takımımız, taraftarlarımız,
yöneticilerimiz ve medya mensuplarımız yer alacaktı. Bu da
Türk futbol kültürünün gelişmesinde çok faydalı olacaktı ancak
bu fırsat kaçtı.
Bu kaçan en önemli Dünya Kupası'dır ve bunun sorumluları da
aslında her iki federasyonun sıra ile yaptıkları hatalardır.
Ayrıca bu federasyon başımıza dert olan olaylara seyirci kalarak
olaylara çanak tutmuş ve ekstra bir başarısızlığı da hanesine
yazmıştır.
Dünya Kupası'na katılmayışımızın mazereti olamaz ve bu başarısızlığın
nedenleri göz ardı edilip tartışmadan kaçırılamaz.
İsviçre Futbol Federasyonu Başkanı'ndan olaylara göz yumduğu
halde timsah gözyaşı dökerek özür dileyen Sayın Bıçakçı Türkiye'den
de hem bu rezaletler hem de başarısızlıklar için özür dilemelidir.
Hüseyin
Tarık Özkök'ün
Birgün Gazetesi ve hurserTekinoktay.com
için yazdığı yazılarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
Hüseyin
Tarık Özkök'ün yazıları
|