Adnan, İsa, Musa,
UEFA, Süper Kupa, Galatasaray, Türkiye, Türk Futbolu
Müslüm Kemal Gülhan
21 Kasım 2008
Connection People
Düşünün… Siz kulübedesiniz yardımcı hocanın cep telefonu çalıyor,
birkaç konuşmadan sonra yardımcı size doğru yöneliyor “Adnan bey
aradı da... İsa ile Musa’yı değiştirin diyor.” Siz tabii otomatik
olarak “Hangi İsa diyeceksiniz.”
Demesine diyeceksiniz de, mecburen değişikliği yapıp ondan sonra
belki serzeniş de bulunabilirsiniz…
O da etrafa ayıp olmasın diye…
Çünkü… Eğer bu koşularda anlaşma yaptıysanız “İsa’ya da Musa’ya da”
yaranamazsınız…
Zaten seçilme tercihiniz bu yüzdendir.
Belki bunun ile yüzleşmek zor ama… Olay budur.
Anlaşmanın diğer boyutu ise: yardımcı hocaların maçlarda cep
telefonu bulundurma zorunluluğudur ki aslında bu konuda ciddi
sponsorluk anlaşmaları da yapılabilir.
Neyse konumuza dönelim.
Değerli okurlar bu şaka falan değil, Galatasaray’daki teknik
işleyişin organizasyon şemasıdır.
Bu Galatasaray UEFA Kupası’nı kazanmış…
Bu Galatasaray Süper Kupa’yı kazanmış…
Bu Galatasaray Türkiye’de üç büyüklerden biri…
Dünya futboluna mal olmuş bu kadar büyük camianın işleyiş tarzına
bakar mısınız?
Bu kadar zarar verici tarz olabilir mi?
Sadece kulübe değil, futbolun kimyasına, futbolun etik değerlerine,
futbolcunun saygı anlayışına, teknik direktörlüğün mesleki
saygınlığına, yardımcı antrenörlük anlayışına, en önemlisi yönetim
ve yöneticilik profili saptamalarına zarar vermektedir.
Yaşadığımız toplumda bu konu basit bir olay gibi algılanabilinir ki,
normaldir de...
Normal de gelebilir, çünkü deformasyona uğramış toplumlarda artık
algı benliği kaybolmuştur.
Hele hele yanlışlıkla bir de başarı kazandıysanız (Bizde başarı
sadece derece olduğu için) artık kullandığınız yöntemin ekol olması
gerektiğine inanır, etrafınızdakileri de buna inandırmaya
çalışırsınız.
Çünkü haddimizi bilme diye bir sorunumuz yoktur bizim…
Sınırlarımızı bilme gibi ahlaki kaygımız yoktur bizim…
Bizim egolarımız vardır, tatmin edilmesi gereken, toplumda şak şak
gören.
Olması gereken mesleki kriterler ancak gelişmiş ülkelere ait
değerler olarak algılamamız aslında bu ego sendromunun yansımasıdır,
ayrıca da işimize öyle geliyor.
Türkiye futbolundan kimse ciddiyet beklemesin…
Kimse bizim futbolumuz kaliteli diye kendini kandırmasın çünkü
futbola saygınlığını kaybettirmek başarılabilecek en büyük
başarısızlıktır.