Futbol Dünyası,
Beckenbauer, Platini, Cruyff, Dünya Futbolu, Godot
Müslüm Kemal Gülhan
23 Mayıs 2008
Ayrıcalık Değerleri
Yaşadığımız toplum içinde mesleki veya sosyal yapı çerçevesinde
sahip olduğumuz donanımların etkileri topluma yön verecek ve
uluslararası saygınlık görecek düzeydeyse, işte o zaman ayrıcalıklı
olmayı hak ediyorsunuz demektir.
Tabii ki burada ayırt edilmesi gereken çok önemli saptama vardır;
ayrıcalıkla boş ‘imtiyaz’ sahibi olmayı birbirine karıştırmamak
lazım. Bizler genellikle donanımlardan çok karşımızdakinin sahip
olduğu koşullardan nasıl yararlanacağımızı düşündüğümüzden; ortada
bilgisiz yetkili bir sürü ‘makam’ cesaretle dolaşmaktadır.
Bunun sorumlusu toplumun değer yargılarındaki erozyonu kabul eden
biz yaşayanlardır.
Beklentilerimiz, hiçbir zaman bizim dışımızdaki ahlaki değerleri
içeren, ‘bilgi’ öncülüğüne sahip hak edenlerden yana olmamıştır.
Futbol dünyasına baktığımızda da aynı çelişkileri görmekteyiz.
Bizler ile onlar arasındaki değerler karşılaştırılmasından dolayı.
Beckenbauer, Platini ve Cruyff isimlerini duyduğumuzda herhalde
değerlendirmeye nereden başlayacağımızı şaşırırız.
Futbolun içinde yorumladığımız zaman bu isimlerin Alman, Fransız ve
Hollandalı olmalarının hiçbir önemi yoktur.
Ulusal olmanın yanında uluslararası alanda sahip oldukları
saygınlıklarının kaynağı Dünya Futbolu’na olan katkılarıdır.
Hem futbolculukları olsun, hem teknik adamlıkları olsun, hem de
yöneticilikleri olsun tartışılmaz değerlere sahiptir.
Sanırım ne ülkelerinde, ne de uluslararası alanda yıllık kazançları
ile ilgili polemik yaşamamaktadırlar. Zaten böyle bir tartışma
kendilerine karşı büyük saygısızlık olur sahip oldukları
saygınlıktan dolayı.
Tartışma, ancak içinde bulunduğu konum ile sahip olduğu bilgi ve
öncü değerleri arasında ciddi çelişkiler varsa ortaya çıkmaktadır.
İster maddi olsun ister mesleki olsun bu süreci engellieyemezsiniz.
Sokrates ‘Tanrılar olmasaydı biz kendimize yeni tanrılar yaratmak
zorunda kalacaktık’ diyerek insanlığın içinde bulunduğu boşluğun
büyüklüğünü izah etmiştir.
Bizler de kendimize sürekli tanrı düzeyinde imparatorlar, krallar,
sultanlar yaratarak bu yorumu haklı çıkarmayı başardık.
İşin komik tarafı bu payeleri verdikten sonra ise çok çabuk geri
alarak yaşadığımız yanlışlıkları teyit etmiş olduk.
Tabii ki bunun temelinde ise kahramanlarımızın donanım
eksikliklerinin, daha doğrusu boş yönlerinin çabuk ortaya
çıkmasıdır. Beckenbauer futbol oynarken ‘imparator’ oldu, hâlâ
‘imparator’. Öldükten sonra da ‘imparator’ kalacaktır.
Hiçbir zaman tartışma konusu bile yapılmamıştır, yapılamaz da.
Bechanbauer bizim için Godot’yu beklemekle aynı ayarda isimdir.
Bugünkü bulunduğumuz koşullar ve isimler çerçevesinde.
Sanal kahramanlar yaratmanın anlamsızlığını görerek, sadece doğru
isimlerin önünü açıp kendi saygın isimlerimizi ortaya çıkarmamızın
her şey için yeterli olacağı kanısındayım…