|

Hürser Tekinoktay
03 Eylül 2004
Başkanın
adamları ve Teknik Adamların Başkanları
Futbolda teknik adamlar için
çalışma ortamları ve kendilerine verilecek destek, bilindiği
gibi çok önemlidir.
Bu konuda en şanslı olanlar İngiltere'de çalışan Teknik adamlardır
hiç kuşkusuz.
Aynı takımı çalıştırma ortalamaları neredeyse 9 yıla yakındır.
Yaşadığı büyük başarılardan sonra Kraliçe tarafından ''sir''unvanı
verilen ve 18 yıldır görev yapmakta olan Alex Ferguson bu
örneğin en önemlisidir.
Kendisi göreve geldiğinde sıradan bir Avrupa kulübü sayılan
hatta Old Trafford'da Fenerbahçe'ye yenilen Alex Ferguson
şimdi ekibini dünya takımı yapmıştır.
Tüm bunların yanında İspanya'da Şampiyonluk sevinci yaşayan
Vincente del Bosque'nin yerine, Ferguson, 4. yardımcısı olan,
Mozambik asıllı Portekizli Carlos Queiroz'u da Real Madrid'in
başına hoca olarak göndermiştir.
Tabii ki bu başarılarının arkasında Manchester United'ın Başkanının
isminin bile futbol dünyasında bilinmemesinin etkisi oldukça
büyüktür, hiç kuşkusuz.
Modern Futbolun yaratıcılarının bildikleri ve uyguladıkları
yöntemlerin bir çoğumuza örnek olması lazımdır aslında.
Hal böyle iken bizim ülkemizde rayting ve bazı beklentiler
uğruna futbolumuz yöneticiler tarafından adeta katlediliyor.
Bir sene önce Side amatör takımın başkanı olan Hasan Şen'in
Antalya Kepezsporu şimdiki Beşiktaş yöneticisi olan Sinan
Vardar'dan satın alıp , Kepez ismini Sidespor olarak değiştirip
2. lig Klüp Başkanı ve Teknik direktörlüğü vasfıyla, yenildiklerinde
futbolcularının yüzlerine tükürüp prim olarak da Rus kadınları
vaat etmesi örneği gibi !
2.Ligde bunlar olurken Süper Ligde de enteresan şeyler olmuyor
değil !
Beşiktaş Asbaşkanı Kıvanç Oktay'ın ''golü hoca mı atacak ,futbolcular
atacak... suçlu futbolculardır'' diye milyonlar önünde canlı
yayında konuşup; ertesi gün ben futbolcuları suçlamadım onlar
benim arkadaşım, her zaman onlar ile beraberim dediği gibi
!
Halbuki topla buluşan Carew golleri atmışken !
Tabii ki Vincente del Bosque'nin lig başlamadan gönderilmesini
istediği futbolcuları çok önemli bir maç öncesi kadroya alması
ve oynatması, sadece bir idmanda bile anlaşabilecek konuları
iki ayı geçkin sürede kavramamış olması , futbolcularının
sezon başı olmasına rağmen bolca sakatlaması, sonunda da bazı
kimselerin bir asırlık takımın dört gol yediğini unutup üç
gol attığına sevinilen bir Beşiktaş ortaya çıkarması çok üzücü
.
Bir yandan bunlar olurken diğer yandan Ziya Doğan'ın akıllara
durgunluk verecek hataları ile yaşadıkları şampiyonlar ligi
bozgunundan sonra Trabzonspor Başkanı Atay Aktuğ'nun kendisine
sahip çıkması, gerçekten örnek bir yöneticilik dersidir.
Oysa ki ; Ziya Doğan , Gökdeniz, Fatih ve Tolga gibi futbolcuları,
yönetimin tüm zorluklara rağmen takımda tutmasının ne denli
önemli olduğunun farkına varmamıştır.
Ayrıca Yattara'yı takasta kullanmayı düşünmesine karşın Yönetimin
Yattara'yı göndermemesinin nimetlerini bilmeyip her fırsatta,
başarısızlığın mazereti olarak transfer yapılmamasını göstermiştir
!
Dinamo Kiev'i deplasmanda yendikten sonra da hava hakimiyeti
çok güçlü bir takıma karşı elinde Tolga ve Erdinç'in yokluğunda
yan toplarda hem savunma hem de hücum için en etkili oyuncu
olan Mehmet Yılmaz'ı ve aynı şekilde 2.maçın yapısına çok
iyi uyan, karşı atağı çok iyi yapan Yattara'yı oynatmamasının
bir açıklaması olabilir mi?
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi , 29. dakikada da 2-0 mağlup
duruma düştükten sonra, ısıtmadan oyuna sokup sakatlanmasına
sebep olduğu Yattara'nın planlarını alt üst ettiğini söylemesi
nasıl açıklanabilir?
Bu durumda insanın aklına şu soru takılıyor; Acaba Ziya Doğan
planlarını ilk otuz dakika da 2-0 mağlubiyet üzerine mi kurmuştu
?
Fenerbahçe'de ise Daum'un bir sürü tutarsızlığına rağmen Aziz
Yıldırım'ın geçmiş hatalarından ders alarak gösterdiği performans
bakalım Şampiyonlar liginde de devam edecek mi ?
Öte yandan mali açıdan kulübü düzgün bir yapıya kavuşturmaya
çalışan Özhan Canaydın ise geçtiğimiz yıllarda Teknik Direktörünün
yaptırdığı onlarca transfere karşın gelen başarısızlık sonrası
bu yıl da Georghe Hagi'nin gazabına uğrar ise şaşırmamak lazım.
Tüm idmanlarda üzerinde yelek ile hala top oynama merakı içinde
olan Hagi'nin şimdi de lig maçlarında oynamak istemesi komik
bir tablo yaratmakta !
Galatasaray'da 10 numara sendromunun yaratılmaya çalışılması
yerine Türkiye'den ve dünyadan yeni 10 numaraları araştırmak
daha akılcı değil midir ?
''Yok'' diyenlere, ''zor'' diyenlere küçük bir örnek; boşta
olması nedeni ile kolay bir şekilde İskoç takımı Celtic tarafından,
Henrik Larsson'un 7 numaralı formasını giydirmek amacı ile
transfer edilen Middlesbrough'lu 50 kez milli Brezilyalı yıldız
Juninho Paulista'yı örnek olarak gösterebiliriz.
Şayet Hagi'ye tekrar 10 numarayı verirsek , 1 numarayı Turgay
Şeren, 5 numarayı da Fatih Terim
istemez mi acaba ?.
Konu ile
ilgili yazılar

Birgün
Gazetesinde yayınlanan diğer yazılar

Yazarlar |
Özel Futbol Dosyaları |
Futbol Videoları
|
Futbol Haberleri
Canlı Radyo
Yayını ve Konuşamadıklarımız
|
Dünya Kupası
Özel
Çok Özel Röportajlar
|
Tekinoktay Özel |
2007 Yılı Oskarları
Uydu Maç Yayınları |
The Best Of
|